YIPRANMIŞ SAÇLARA SON-ALEV EKEN

Yıpranmış saçlara artık son! Nasıl mı?

Neden olan kozmetikler ve kozmetik uygulamalar…

Sağlıklı saç, yumuşak, parlak ve etrafını sıkıca saran kütikül pulları nedeni ile kolay şekil alır. Saçın yıpranması terimi; bir takım kozmetik uygulamalara bağlı olarak saçın yapısında oluşan değişiklikleri ifade eder. Günlük yaşantımız içinde tarama, fırçalama ve kurutma gibi travmatik uygulamalar; güneş, hava kirliliği, yanlış ürün kullanımı ve saç yapısını ve rengini değiştiren uygulamalar gibi dış faktörlerin etkisi ile saç teli ve saç derisi etkilenir, hasar görebilir.

Kalıcı değişiklikler uygulanan saç telleri günlük yıkama, tarama ve kurutma işlemlerine karşı daha kırılgan, zarar görür yapıya sahiptir. Bu saç telleri için ilave bakım ve günlük düzenleyiciler kullanılmalıdır.

Tarama ve fırçalama: Acele ve zorlayıcı tarama ya da fırçalama, karışmış saçları düzeltmekten daha çok, saçta yıpranmaya ve kopmalara yol açar.
Alev
İnce dişli, plastikten yapılmış taraklar, elektriklenmeye yol açarak saçta gerilmelere ve kopmalara neden olur. Geniş aralıklı doğal maddelerden yapılmış yumuşak fırçalar ya da kemik, ahşap veya metalden yapılmış geniş dişli taraklar kullanın.

Saçları küçük parçalara bölerek tarayın.

Saçı ıslakken fırçalamayın. Kırılma ve kopmalara neden olur.

Saç yıkama sıklığı: Saç uzunluğu, kültür, cins, sosyal baskılar, ekonomik durum ve kişisel tercihlere göre, saç yıkama sıklığı değişebilir. Saç, en fazla günde bir kez, en az haftada bir kez yıkanmalıdır. Saçı sık yıkamak ya da temizlik, saçı dökmez. Saç tipinize uygun şampuanlar kullanarak, saçlarınızı her gün bile yıkayabilirsiniz. Ancak, uygun olmayan şampuanlar ile saçları sık yıkamak, saçın kurumasına, elektriklenmesine ve parlaklığını kaybetmesine neden olur. Bu amaçla kullanılmak üzere sık yıkamak için uygun "günlük şampuanlar" geliştirilmiştir.

Saçı kurutmak: Saçlarınızı, havluyla nazik bir şekilde kuruladıktan sonra, kendi halinde kurumaya bırakın. Kurutmanız gerekiyorsa, saç kurutma makinenizin en düşük ayarını kullanın. Saçı tam olarak kurutmayın; biraz nemli bırakın. Saç kurutma makineleri ile 15-30 cm.den daha yakın mesafede ve yüksek ısılarda yapılan kurutmalar, saç tellerinde kırılmalara yol açarak saç dökülmesine neden olur.

Kuaförünüzü dikkatli seçin; deneyimli ve bilgili olmasına özen gösterin. Kimyasal maddeyi uzun süre saçta bekletmek, yüksek konsantrasyonlarda kullanmak veya ısıtıcılarla uygulanması saçta kuruma, kırılma, kopma ve dökülmelere neden olur. Kuaförünüzden, saç tipinize (dalgalı, kıvırcık, düz, ince telli, kalın telli…. vb) uygun, kolay şekillendirilebilir kesim uygulamasını isteyin.

Permalar, düzelticiler gibi saçta kalıcı değişikliklere neden olan kozmetik uygulamalar saç telinde yapısal problemlere neden olur. Yapılan araştırmalar, bayanların %80'inin saçlarının doğal şeklini değiştirmeye çalıştığını ortaya koymuştur. Oysa ki en doğru yol, doğal saç tipinizi sevmek, onu en güzel şekilde kullanmak, hem pratik hem de çok daha akılcıdır. Saçlarınızın dilinden anlayın ve onunla ömür boyu iyi geçinin. Yoksa onlar sizi terk ederler.

Saç kozmetiklerini ölçülü kullanın. Yıpranmış saçlarda haftada bir yoğun bakım maskeleri yapılabilir. Ancak, sık yapılırsa saç yıpranır.

Saç spreyleri, jöleler ve köpükler, saç diplerinin kurumasına neden olur. Bu ürünleri, saç diplerine gelmeyecek şekilde, saçın ucuna uygulayın. Mutlaka akşamları saçlarınızı yıkayın. Şampuan kullanmadan, ılık suyla durulayarak, saçlarınızı bu ürünlerden arındırabilirsiniz. Temizlenmezse, sertleşen saç telleri yastığa sürtünme ve taramayla kolayca kırılır.

Saç stili: Saçlarınızı serbest şekilde kullanılabilecek, size yakışan güzel bir kesim, daha canlı ve dolgun gösterir.

Saçlarınızı sıkı şekilde toplamayın (atkuyruğu, topuz, sıkı tokalar vb). Gerilme ve çekiştirme saçların kırılmasına ve zamanla kalıcı saç dökülmelerine yol açar.

Güneş ışınları: Ultraviyole, kıl gövdesinde birçok istenmeyen değişikliklere neden olur. Bunlar; kuruma, gücünde azalma, renk ve parlaklık kaybı, sertlik, kırılmalar, uçlarının çatallaşmasıdır. Boyalı saçlarda, rengin açılmasına, donuk ve mat bir görünüm almalarına yol açar. Ayrıca güneş saçlardaki kızıl tonları ortaya çıkardığı için saçlarda istenmeyen bir bakırlaşmaya neden olabilir.

Güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolu bu amaçla üretilmiş güneş filtresi içeren kozmetiklerden faydalanmak ve saçları şapka ya da örtüyle korumaktır.

Klorlu su, tuzlu su, havuz ve deniz suyuda saç telinde harabiyete neden olur.

DETOKS DİYETİ-ALEV EKEN

Güçlü antioksidan ve vitamin içeren ürünleri kullanarak cildinizi serbest radikallere karşı koruma altına alın…

Emaneti koruyun…
Alev EKENCildimiz sıklıkla iç ve dış kaynaklı zarar verici ajanlarla karşı karşıyadır. Güneş ışınları, bazı ilaçlar, sigara dumanı, hava kirliliği, stres, sıcak/soğuk gibi çevresel faktörler serbest radikaller (oksidasyon) üreterek cildin koruyucu özelliğinde değişiklik oluştururlar. Bu dış kaynaklı faktörlere ilave olarak organizmanın kendisi de yaşamı devam ettiği ve yeni hücreler ürettiği sürece serbest radikaller oluşturmaya devam eder. Günümüzde deri yaşlanmasının en önemli nedeni hatta ta kendisi, serbest radikallerin yol açtığı harabiyettir. Yani, serbest radikaller, yaşlanma sürecinin kilit oyuncularıdır. Ancak, organizmamız bu saldırıya karşı savunma mekanizmaları geliştirmiştir. Bu maddeler (bir başka değişle, panzehirler), antioksidanlardır. DETOKS
Serbest radikaller, doğaları gereği cildimizin en önemli destek proteini, cimentosu olan, kolajene ve organizmadaki tüm proteinlere zarar verirler. Antioksidanlar ise onları zararsız hale getirirler; böylece sağlıklı hücrelere, vücut proteinlerine, hücre DNA'sına saldırmasına engel olurlar.

Beslenmenize önem verin

Cildimizin sağlığında ve yaşlanmasında oluşan değişimlerin büyük bir bölümü, beslenme biçiminde yapılacak uygun düzenlemeler ile, düzeltilebilir ya da geciktirilebilir. Yeterli ve dengeli bir diyet oluşturmanın temel ilkesi besin çeşitliliğine önem vermek, gereksinim olan tüm besin maddelerini yeterli miktarda almak, besinleri besin öğesi kayıplarını önleyecek kurallar şeklinde hazırlamak, pişirmek, saklamak ve tüketmektir. Yiyeceklerden aldığımız vitaminler, gıdaların nerede yetiştiği, ne kadar taze olduğu, nasıl saklandığı ve nasıl pişirildiğine göre değişir. Besinlerin çiğ ve taze olanların antioksidan özellikleri en fazladır; pişirmeyle bir kısmı yok olabilir. Ayrıca, vücudumuzun yediğimiz gıdalardan ne kadar emilim yaptığı da önemlidir. Bazı ilaçlar ve içecekler emilimi önemli derecede etkiler.

En yüksek antioksidan seviyelerinin taze meyve ve sebzelerle alınır. Özellikle taze ve renkli olanları güçlü antioksidanlardır. Her gün 5 ya da daha fazla porsiyon sebze (özellikle yeşil ya da sarı yapraklı) ve meyve (özellikle narenciye, kayısı, üzüm , nar vb.) tüketimine özen gösterin.

Daha az doymuş yağ, kolesterol ve kalori tüketin. Zeytinyağının güçlü bir antioksidan olduğunu unutmayın. Ayrıca, temel yağ asitlerinden yoksun diyetler, deride su kaybı ve kepeklenmeye neden olur. Deride yağ asitlerini arttırmak için yeşil yapraklı sebzeler, balık ve diğer su ürünlerini tüketimine özen gösterilmelidir.

Basit şekerli gıdaları ve rafine edilmiş (işlenmiş, doğal halinden uzaklaşmış) beyaz unlu gıdaları azaltıp, yerlerine rafine edilmemiş tahıllı gıdaları ekleyin.
Beslenme desteği olarak vitamin ve diğer destek tabletlerinden yararlanın. En güçlü antioksidan maddeler; A, C ve E vitaminleri, DMAE, alfa-lipoik asit, CM-glukan, selenyum gibi mineraller vb. ile bitkisel antioksidan (likopen, soya izoflavonları, yeşil çay, üzüm çekirdeği, nar)'lardır. Günde 2-3 gr C vitamini, 1-2 gr E vitamini, 120-180 mg Beta-karoten içeren destekler kullanın. Ayrıca yeşil çay, üzüm çekirdeği, likopen gibi flavonoidler ve soya izoflavonoidleri içeren besin desteği tabletleri de ihmal etmeyin. Antioksidan tabletler, deri yaşlanmasının iyileştirici etkisinin yanı sıra, güneşten koruyucu ürünlerin etkinliklerini de artırıcı etkiye sahiptir.

Kilo kontrolünüze dikkat edin. Aşırı zayıflama diyetleri, deride gevşeme ve sarkmalara neden olur. Tersine aşırı şişmanlama durumunda deride aşırı gerilme ile elastik lif yapısında bozulma olur.

Cildinizi, güneşin ve diğer çevresel etkenlerin neden olduğu erken yaşlanma belirtilerinden korumak için kozmetik ürünlerden ve uygulamalardan yararlanın. Antioksidanlar, vitaminler ve güneş koruyucuları içeren kozmetik ürünler kullanarak cildinizin yaşlanmasını geciktirilebilir ya da önleyebilirsiniz. Unutmayınız ki cildinize uygun yoğunlukta ve formülde ürün seçiminde ayrıntı ve adres bir dermatologdur.

-Cildinizi güneş ışınlarından koruyun. En iyi cilt yaşlanması
tedavisinin etkili bir güneş koruması olduğunu unutmayın.
- Sigara ve alkol kullanmayın
-Genetik ve çevresel risklerinize önem verin
-Yaşam tarzınıza (düzenli fiziksel aktivite, stresten uzaklaşmak vb)
ve uykunuza özen gösterin.
- Doğada, bol oksijenli alanlarda yaşayın.
- Mimik kaslarınızı aşırı kullanmayın. Onları dinlendirin.

GÖZ ÇEVRESİ BAKIMI-ALEV EKEN

Her yaşta canlı, genç bakışlar için yüz cildimizin en hassas ve en ince bölgesi….En fazla mimik hareketlerinin yapıldığı bölge… Ruhsal durumumuzun, sevincimizin, kızgınlığımızın, sağlığımızın, geçen yılların aynası…

Çevresel etkenlere (güneş, hava kirliliği, serbest radikal hasarı vb) karşı duyarlı ve savunmasız….

Göz çevresi derisi, çok ince ve yağ salgı bezlerinin olmaması nedeniyle Göz Çevresi Bakımıvücudumuzun en hassas bölgesidir. Ayrıca en sık mimik yaptığımız bölgelerdir; günde yaklaşık 14.000 defa göz kırpma hareketi yaparız.

Gülme, kızgınlık, zararlı çevresel etkenler, makyaj ve makyaj temizleme işlemi nedeniyle de devamlı yıpranır. Çok ince olması nedeniyle alttaki kılcal damarlar, mor renkli halkalar ve torbalanmalar şeklinde, görünebilir. Bu durum kişiye stresli, yorgun ve uykusuz bir görünüm verir. Bütün bu sebeplerle daima özel bakım ürünleri (temizleyici, nemlendirici, maskeler vb.) tercih edilmelidir.

Temizleme
Yağsız ve alkolsüz temizleyicilerle, irritasyona yol açmamak için göz çevresine çok bastırmadan, makyaj temizlenir.

Nemlendirme
Göz çevresi derisinde hiç yağ bezi olmaması nedeniyle doğal yağlanma yok denecek kadar azdır. Bu nedenle, yağlı cildi olanlar da dahil olmak üzere, mutlaka bir nemlendirici kullanmalıdır. İyi bir göz kremi "güçlendirilmiş bir nemlendirici " olarak tanımlanabilir. Bu kremler, göz çukurunu çevreleyen kemik sınırları boyunca göz çevresine ince dokunuşlarla, sürülmesidir. Genelde su bazlı, krem ya da losyon şeklinde hazırlanmışlardır. Nemlendiricinin amacı sadece yapısal lipitleri eklemek olmamalı, yaşlanma belirtilerini onarıcı ve önleyici, elastikiyet artırıcı, morluk ve şişlikleri giderici, yatıştırıcı olmalı; formülünde çevresel zararların verdiği hasarı önleyici maddeler (antioksidanlar, A, C, E, K vitaminleri, doğal bitkisel özler vb.) taşımalı, güneş koruyucular ve göz altı halkalarını gizleyici optik ışık yansıtıcıları içermelidir.

Destekleyici bakımlar

-Haftada iki kez nemlendirici, yaşlanma etkilerini onarıcı ve sakinleştirici maskeler uygulanmalıdır.
-Yorgun olduğumuzda ya da göz altı torbaları belirginse, sabahları, uygun bitkisel içerikli (ıhlamur, yeşil çay, papatya vb. gibi yatıştırıcı ve antioksidan) solüsyonlar ile kompres yapılabilir. Evimizde çay şeklinde hazırlanır, buzdolabında soğutulur, makyaj pamukları ıslatılarak gözümüzde 5-10 dakika bekletilir.

-Mimik hareketlerinden kaynaklanan çizgilerinizi hafifletmek ya da önlemek için kozmetik uygulamalar (botox, dolgu enjeksiyonları, mezolifting vb.)'dan yararlanılabilir.

-Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için, ultraviyole koruyucu gözlükler kullanılmalıdır.

ÜZÜMLE GELEN GÜZELLİK-ALEV EKEN

İlkçağlardan itibaren üzüm, dünya üzerinde en yaygın olarak yetişen meyve türlerinden biridir.

Yıllar boyunca sağlık amacı ile kullanılmıştır, tarihte de bunun örneklerineÜzümle Güzellik raslanmaktadır. Halen Avrupa'da ''Traubenkur'' adı verilen üzüm kürlerine dayalı güzellik ve sağlık tedavilerinden oluşan programlar sunulmaktadır. Üzümün bileşimi ve özellikleri geniş bir şekilde araştırılmış ve çok miktarda fenolik madde ihtiva ettiği bildirilmiştir. Bu bileşiklerin, insan sağlığı üzerinde kalp-damar sağlığının korunmasına, erken yaşlanma ve kanser riskinin azaltılmasına çok yararlı etkileri bulunmaktadır.

Güneş ışığı, kirli hava, sağlıksız beslenme, stres, sigara içimi ve içilen ortamlarda bulunma sonucu ortaya çıkan zararlı maddeler, bugün deri yaşlanmasının en önemli nedeni olarak kabul edilmektedir. Son yıllarda araştırmacılar, dışarıdan beslenme desteği olarak antioksidanlar kullanarak bu hasarı azaltmaya çalışmaktadır. Ancak, ağızdan alınan antioksidan maddeler, deride yeterli koruma sağlamamaktadır. Bu nedenle, antioksidan içeren kozmetik ürünler kullanarak, derinin savunmasına katkıda bulunulmalıdır. Üzüm çekirdeği özünde proantosiyanidin olarak bilinen flavonoitler, bilinen en güçlü antioksidanlardır. Prosiyanidinlerin, C vitamininden 18-20 kat, E vitamininden 40-50 kat daha güçlü antioksidan oldukları; yangısal yanıtı azalttıkları bildirilmektedir. Ayrıca demir, potasyum, magnezyum ve B vitaminleri içermesi nedeniyle üzüm ve üzüm çekirdeğinin besin takviyesi olarak kullanılmasına neden olmuştur. Günümüzde de kozmetik ürünlerde üzüm çekirdeği özü yaygın olarak kullanılmaktadır.

Kozmetik ürünler içindeki üzüm çekirdeği özü:
" Deriyi güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı korur.
" Alerjik reaksiyonları azaltır.
" Derinin bağışıklık sistemini güçlendirir.
" Kanser oluşumunu baskılar.
" Derinin destek proteinleri olan kolajen ve elastini koruyarak, yara iyileşmesini destekler.
" Vücudun eşsiz yaşam şifresi olan DNA'ı korur; kolajen ve elastinin parçalanmasını engeller. Böylece deri yaşlanmasını önler.
" Ciltteki lekelenmeleri azaltır.
" Saç kökündeki epitel hücrelerini çoğaltarak saç dökülmesini önler.

Bütün bu güzelliklere rağmen bu yararlı ürünü kullanılırken standardize edilmiş ürünleri kullanmaya dikkat edilmelidir. Üzümün tarım şartları, hasat zamanı, taze/kuru oluşu, kullanılan anatomik bölümü, üretim teknikleri ve ilave edilen koruyucular bitkisel preparatın kozmetik etkinliğini etkiler. Bu nedenle, bir dermatologa danışılarak, uygun ürün seçimi yapılmalıdır.

Doç. Dr. Alev Eken/Dermatolog

CİLDİNİZ GENÇ KALSIN

Genç, dinç ve güzel bir cilde sahip olmak her kadının hayali! Hayalinizi gerçekleştirmekse elinizde...
Daha güzel bir cilt için bunları yapın:

Daha fazla domates ve domates ürünü tüketin: Domates ürünlerindeki likopenin güneş ışınlarının cilt yaşlandırıcı etkisini yüzde 20-40 oranında azalttığını gösteren çok sayıda araştırma var.

Antioksidan gücü zengin üç meyveye öncelik verin: Yüksek antioksidan içerikleri nedeniyle erik, üzüm ve elmanın beslenmede öncelik taşıması gereken meyveler olduğu belirtiliyor.

Omega-3 zengini balıklardan daha çok yararlanın: Omega-3 yağ asitlerinden EPA’nın güneş ışınlarına bağlı cilt hasarını azaltmada önemli bir etkisi olduğu belirlenmiştir. Ülkemiz balıklarında da Omega-3 bol miktarda mevcut: Uskumru, hamsi, levrek bunlardan bazıları.

Omega-6 yağ asitlerinden destek alın: Bitkisel yağlarda (zeytinyağı, fındık yağı, ayçiçeği yağı) bulunan Omega-6 yağ asitlerinin de cilt dostu olduklarını unutmayın.

Turunçgillerden zengin bir besin planı yapın: Sadece portakal, greyfurt tüketmekle yetinmeyin. Turunç kabuğunda bulunan "d-limonene" isimli maddenin cilt dostu olduğu belirlendi. Özellikle cilt kanserine karşı ciddi bir koruyucu olan d-limonene’den yararlanmak için portakal veya turunç kabukları ile hazırlanmış reçellerden tüketin.

Yeşil ve siyah çaydan yararlanın: Özellikle yeşil çayın güçlü bir cilt dostu olduğu kuşkusuz. Yeşil ve siyah çaydaki (daha az etkilidir) bu güç, ihtiva ettikleri polifenollerle ilişkilidir.

Daha çok sebze tüketin: Sebzelerin de en renkli olanlarını ve en tazelerini tüketin.

Keten tohumu ile tanışın: Keten tohumunda Omega-6 yağ asitlerinin de bulunduğunu bilirseniz, bu ucuz ama etkili besinin cildiniz için de önemli bir destek olduğunu unutmazsınız.

Ceviz, badem ve fındığı unutmayın: Yağlı tohumların tümü E vitamini, kalsiyum, Omega-3 yağ asitleri cildiniz için de dost besinlerdir.

KURU CİLT-BALLI TEMİZLEYİCİ

MALZEMELER :
1 yemek kaşığı kadar bal

2 yenek kaşığı gliserin

1 çay kaşığı sıvı sabun

YAPIM VE UYĞULAMA :

Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir şişeye koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bal cildi hem temizler hem de yumuşatır.

Bu temizleyici özellikle kuru ciltlerde çok etkilidir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

HER TÜRLÜ CİLT İÇİN TEMİZLEYİCİ

Malzemeler :
2 tatlı kaşığı kuru lavanta

2 tatlı kaşığı kuru gül yaprağı

4 tatlı kaşığı yulaf

4 tatlı kaşığı kaolin (kil)

Yapım ve Uygulama:
Sabun içermeyen bu temizleyici her türlü ciltte mükemmel sonuç verir.

Kahve çekme makinesinde yulafı lavanta ve gül yapraklarını un haline gelene kadar çekin. Hazırladığınız bu karışıma kili karıştırın ve hava almayan bir kavanoza koyun.

Kullanacağınız zaman 1 çay kaşığı kadar tozu biraz su ile avucunuzda ıslatın, yumuşak hamur kıvamına getirin. Cildinize masaj yaparak yayın ve daha sonra soğuk su ile yıkayın. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

HASSAS CİLT TEMİZLEYİCİ-PAPATYA

Malzemeler :
1 yemek kaşığı salatalık suyu

2 yemek kaşığı taze papatya çiçeği

(ya da 1 yemek kaşığı kuru papatya)

1 bardak saf su

1 yemek kaşığı gliserin

1 yemek kaşığı aloe vera jeli

Yapım ve Uygulama:

Bu mevsimde taze papatya bulabilirsiniz ama toplamaya zamanınız yoksa papatya çayı poşetlerini de kullanabilirsiniz. Özellikle hassas ciltlerde çok etkilidir. Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir kaba koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bu sabun içermeyen hafif bir temizleyicidir... Salatalık suyu, papatya ve aloe vera jeli cildi yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

TAKMA KİRPİK

Takma kirpikler ilk başta kadınlara yapay bir his verse bile doğru ürün kullanımı sonucu alışkanlık bile yapabilir.

Takma kirpiklerle bir çoğumuz kendi kirpiklerimizle asla elde edemediğimiz büyülü bakışlara sahip olabiliriz.

Son dönemde çıkan takma kirpikler eskilere oranla çok daha doğal bir görünüme sahip olduğu için yapaylık korkusuna kapılmanıza hiç gerek yok. Takma kirpiklerin doğal gözükmesi için özellikle uzunluklarına çok dikkat etmeli ve ilk kullanışta bir güzellik uzmanının görüşlerini almalısınız.

Film ve televizyon endüstrisi için üretilen ve kullanılan Eylure marka kirpikler artık Türkiye'de satışa sunuldu. Bu ürünü aslında daha önceden Jennifer Lopez, Nicole Kidman, Madonna, Kylie Minogue, Victoria Beckham' ın gözlerinde gördük.

Eczane ve Güzellik Salonlarında Kendinden yapışkanlı bu ürünü 15-20 YTL arasında alarak büyülü bakışlara sahip olabilirsiniz.

Önemli Not: Kirpiklerin göz kapağınıza tam olarak oturması için yapıştırıcıyı sürüp taktıktan sonra bir süre gözlerinizi hareket ettirmeden durun.

AKNE İZLERİ

Dr. Yasemin Fatih Amato: Akne izlerinin tedavisi

Ergenlik sivilcelerini gelip geçici sorunlar olarak kabul edebiliriz ama izleri yaşam boyunca başımıza dert olur. Hafif izler zaman içinde iyileşme eğilimi gösterir. Orta şiddetli ya da derin olan izler ise ciddi sorunlara dönüşür. Akneler beyaz ciltlerde kırmızı, esmerlerde koyu renkli lekeler bırakır. Erkeklerin de kadınların da yüzlerini olduğundan çok daha yaşlı, yorgun, renksiz, lekeli ve çökmüş gösterir. Erkekler tıraş olurken sıkıntı çekerler.

Bütün bu sorunlara bir çare arıyorsanız, aşağıda sıraladığım yöntemlerden yararlanabilirsiniz:

* Kimyasal peelingler,
* Klasik dermabrazyon ve mikro dermabrazyon,
* Lazer resurfacing,
* Foto IPL ve radyo frekansı gibi ışık tedavileri.

Peeling çözümleri :

Sivilce izlerinin tedavisinde en fazla AHA ve TCA gibi orta derinlikte ve yüzeysel kimyasal peeling'ler kullanılır. Bu işlemler yan etkileri açısından gayet güvenlidir. Derin peeling'ler, örneğin klasik dermabrazyon, fenol gibi uygulamalar, bizim ülkemizin iklim koşullarına ve insanlarımızın cilt yapısına (çok beyaz tenli olanlar hariç) pek uygun sayılmaz. Derin peeling'ler içinde özellikle erbiyum lazer ve karboksi lazer sivilce izlerinde mükemmel sonuçlar yaratır. Bunlardan yararlanıyoruz ama öncelikle hastayı, cilt rengini ve mevsimi dikkatle seçiyoruz.

Kolajen çözümleri :

Sivilce koparılırsa veya sürekli aynı yerde yeni sivilceler çıkarsa cildimizde çukurlar oluşur. Çünkü o bölgedeki kolajen dokusu kayba uğrar. Bu durumda cilt altındaki kolajen tabakasını artıran tüm tedaviler görünümü düzeltmemizi sağlar.

* Photo IPL adı verilen ışık tedavisi, sivilcelerde olduğu kadar, iz, leke ve çukurların tedavisinde de kullanılır. Bu yöntem kolajeni arttırır, cildi dolgunlaştırır ve savunma sistemini aktif hale getirir.

* Son dönemde kullanımı artan Radyo frekansı (Thermage tedavisi) ciltteki kolajeni etkili şekilde arttırdığı için akne izlerinin hafiflemesine yardımcı olur.

* Mikro dermabrazyon yöntemi de kolajeni kalınlaştırır. Cilt her seansta biraz daha düzelir.

* Az sayıda, küçük ve yüzeysel izleri olan bazı hastalarda, deri altı dolgu enjeksiyonları gayet iyi sonuçlar verir. Akne izleri için kullanılan tedavi yöntemleri cildin tepkisine göre seçilir veya birbiri ile kombine edilir. Çok derin izlerin tedavisinde başarı şansı yüzde 20 ile yüzde 60 arasındadır. Azimli hastalar, bu tedavilerden oldukça iyi sonuçlar alırlar.

Dr. Yasemin Fatih Amato

Selülitlere etkin çözüm: Radyo frekansı

Mart geldi, yarısı geçti... Bazen kapıdan baktırıyor, bazen kazma kürek yaktırıyor ama yaz günlerinin yaklaştığını da haber veriyor. Aynalar gerçekçidir, size neler söylüyor?

Kilolar, selülitler biraz ilgi mi gerektiriyor? Çoğumuz için bu sorununSelülitler yanıtı 'Evet'tir. Bu süpriz değil tabii. Biliyoruz selülit çok inatçı bir sorundur. Hiç ihmale gelmez, çünkü sürekli bir oluşumdur.

Size birçok kez bunları yazdım, bugün tekrar etmeyeceğim, Bu defa daha iyi haberler vereceğim...

Radyo frekansı sellülit tedavileri ve bölgesel incelme amacıyla ülkemizde en az 1.5 yıldır daha yaygın olarak kullanılıyor. Kendi hastalarımı incelediğimde, onları hiç bu kadar iyi görmediğimi söylemeliyim. Geçen yıl selülitli bölgelere radyo frekansı uygulamaya başladığım kişilerde, seansları tamamladığımızda harika sonuçlar aldık. Onlar bu yazı çok daha mutlu karşılayacaklar... Biliyorsunuz selülit, özellikle kalça, basen ve baldır gibi yağ depolanmasının fazla olduğu bölgelerde oluşur ve birkaç evrede gelişir. Erken teşhisle tedavisi çok daha kolaydır ama ilerleyince işimiz zorlaşır. Ancak radyo frekansı ile en inatçı selülitlerde bile belli bir oranda düzelme sağlayabiliyoruz. Radyo Frekansı ile selülit tedavisi teknolojinin ulaştığı son noktalardan biridir. Amerikan FDA onayına sahip olması da önemli bir güvence oluşturuyor. Selülitin portakal kabuğunu andıran yumrulu ve pütürlü görüntüsü çoğunlukla lifli bağların ve ödemlerin yağ dokusunu sıkıştırması ile oluşur. Radyo frekansı enerjisi bu lifli bağlara ve yağ tabakasına ısı gönderir. Bu şekilde hücre enerjisi canlanır, hücrelerdeki su molekülleri harekete geçer. Bağlar gerilir, ödem birikintileri çözülür, yağ hücreleri parçalanır, o bölgenin metabolizması artar. Sorunlu bölgedeki dalgalı görünüm bir ölçüde hafifler. Sonuç olarak daha sıkı, düzgün bir cilt ile genel bir incelme ve toparlanma ortaya çıkar.

Tedavi keyif veriyor
Klasik termaj, ortalama 70 dereceye yakın bir ısıya yükselir. Ancak bölgesel incelme ve selülit için kullanıldığında en fazla 45 derecede uygulama yapılır. Selülitli bölgelerde sistem bir ütü gibi gezdirilir. Bir bakıma, sıcak bir masaj gibidir ve çoğu hasta tedaviden keyif alır. Bu ısı ile Radyo Frekansı, kolajen dokuyu uykudan uyandırır, faaliyete geçmesini, canlanmasını ve kendini yenilemesini sağlar. Tedavi sonunda özellikle kalça ve üst bacaklar gözle görülür bir şekilde gençleşir, gerilir ve basenler yukarı kalkar. Kollardaki sarkmalar, bel ve karın bölgesindeki gevşemeler toparlanır. Kalıcı değişim için, haftada 1 kez olmak üzere 10-12 seans yapılmasını öneriyoruz. Radyo Frekansı her türlü cilt rengine yapılabilir. Lekelenmeye yol açmaz, güneşe karşı hassasiyeti artırmaz ve şu ana kadar kullandığımız yöntemler içinde en uzun ömürlü, kalıcı sonuçları almamızı sağlar. Ayrıca yaz kış her mevsim yapılabilir. Dr.Yasemin Fatih Amato (www.yasemen.biz)

Diyeti zevke dönüştürün

'Diyet' sözünü dilimizden düşürmesek de, beslenme alışkanlığını kökten değiştirmek pek kolay değildir. Çünkü hepimiz biliriz ki, sadece beslenmek için yemek yemeyiz. Ağzımıza bir şeyleri atarken belki de acılarımızı, düş kırıklıklarımızı, öfkemizi, hayata isyanımızı, şişmanlığa karşı protesto duygularımızı yiyip çoğaltıyoruzdur, kim bilir?

Olur olmaz şeyleri hırsla yiyoruz sonra da derin bir vicdan azabı duymaya başlıyoruz. Ağzımıza attığımız her çikolata, her baklava, her hamburger, her meşrubat bizi rahatlatmak bir yana, aslında sorunlarımızı artırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Ardından kendimizi açlıkla cezalandırmaya kalkışıyoruz. Tabii yürümüyor ve bir kısır döngü içinde yaşam geçip gidiyor.

YEMEK İHTİYAÇTIR

Atıştırmak eksik ve kısır bir karın doyurma şeklidir. Aslolan sofradır ve sadece insanlar sofra kurarlar.

Yemek pişirmek, sunmak insanlığın evrimini gösterir. Hayvanlar karın doyurur, insanlar yemek yer ve bir tek insanın yemek yemeyi bilmek ve doymak ruhu vardır. Zevk için beslenmek son derece temel ihtiyaçlarımızı tatmin eder. Bunlardan ilki sağlık, diğeri psikolojik doyumdur. Gerek aile ile, gerekse dostlar ile paylaşılan her yemek bir törendir. Tek başına, suçlulukla dolu atıştırmalar ise yalnızlığı büyütür. Sofrayı, gıdaları iyi bir dost olarak baştan keşfetmeli ve ona egemen olmalıyız. Fazla kilolarıyla çelişki içinde olan insanların büyük çoğunluğu genellikle bir önyargının ve yanlış koşullanmanın kurbanıdırlar; 'Zevk' ve 'Acı'! Hangisi zevk, hangisi acı? Sevmediğiniz bir vücudun içinde yaşamaktan acı mı duyuyorsunuz? Kuşkusuz bu anlık değil, uzun bir zamana, geniş bir alana yayılan bir sorundur. Günün birinde dilediğiniz incelikte bir bedene sahip olursanız, sonsuz bir hazla buluşmuş olursunuz. Aynaya her baktığınızda hayata minnet duyar, kendinize yeni giysiler almaya başlarsınız.

YENİ DÜŞÜNCE KALIPLARI

Kilolusunuz ve canınız çikolata, börek, kızartma, cips veya baklava çekiyor. Tabii bunlar tüketilirken zevk veren gıdalardır. Ama anlık bir zevkin tuzağına düşerseniz, uzun vadeli mutluluğu biraz daha ertelemiş, biraz daha uzaklaştırmış olursunuz.

Geçici zevkleri ACI, kalıcı mutlulukları HAZ ile özdeşleştirmeyi başarırsanız emin olun zafer sizin olacaktır.

Örneğin mutfakta, ulaşmak istediğiniz inceliğin bir fotoğrafını karşınıza koyarsanız, asıl zevkin o olduğunu her fırsatta hatırlarsınız.

Bu fotoğrafı cüzdanınızın içine de, buzdolabının kapısına da koyabilirsiniz. Alış veriş yaparken size asıl amacınızı anımsatır! Önemli olan size zarar veren lezzetleri ve hareketsizliği sıkıntı ile, sizi hedefinize ulaştıracak lezzet ve düzenleri keyifle yaşamanızdır. Bu alanda biraz yaratıcı olun. Bakın neler olacak...

BURUN MAKYAJI

Makyaj yaparken kullanılan belli kurallar ve yöntemler vardır.

* Açık Renkler hatları Ön Plana çıkartır.
* Koyu Renkler hatları Geri Plana atar.

Açık renk olarak şeffaf pudra, koyu renk olarak pudra veya allık kullanılabilir.

Burun ile dudak arası uzun ise : Bu uzunluğu geri plana alabilmek için burun ile dudak arasını boyamalısınız.

Burun ile dudak arası dar ise : Çok dar olan bu bölgeyi ön plana çıkarmak için açık renklerle boyamalısınız.

Burun Düzeltme Teknikleri :

Burun Makyajı teknikleriKüçük Burun : En ideal burun şeklidir. Fakat yüzde kaybolacak, dengeyi bozacak kadar küçük ise ve gözler iriyse burunu ön plana çıkarmak gerekir. Bunun için de burun kemiği ve kanatlarını tamamiyle açık renk fondoten ve pudra uygulamalısınız.

Düz ve Kısa Burun : Bu tip burunlarda burnun bitimine ve iki kaşın arasına açık renk fondoten ve pudra sürülür. Bu sayede burun biraz daha uzun görünür.

Uzun Burun : Burnun uzun olan alt uç kısmına koyu renk fondoten ve pudra ile gölge yapılarak uzunluk geri plana alınır.

Burnunuzu uzun buluyorsanız; Kaş başlarınızın burna çok yakın olmamasına dikkat edin. Burun kökü ve ucuna gölgeleme yapın. Alnınızı ve Çenenizi çıkık göstererek burnu daha önemsiz kısalıkta olduğunu vurgulayabilirsiniz.

Kemikli Burun : Burundaki kemiğin üzerine koyu renk fondoten ve pudra sürülür. Bu sayede koyu renkle kemikli kısım geri plana alınır.

Büyük Burun : Bu tip burunlarda, koyu renk fondoten ve pudra ile burun şekli yeniden belirlenir. Gözlerden başlayarak, burnun iki yanına inen gölgeler burun kanatlarına dağıtılır. Burun daha ince ve zarif gözükür.

Bir kaç tüyo :
Burnu kısaltmak için uç kısmını gölgeleyin ama allık ile kırmızı fırça vuruşu burnu daha şiş gösterir unutmayın.

Burnunuza yaptığınız gölge oyunlarını güneş ışığında kontrol etmeden dışarı çıkmayın, eliniz alışıncaya kadar leke yapabilirsiniz. Makyaj profesyonelliği zamanla olur.

Burnunuz iriyse canlı renk rujları tercih etmemeye çalışın. Bu sorunlu bölgenin altını kırmızı kalemle çizmeye benzer.

Estetik ameliyatla ünlü birine benzeme isteği aslında "Body dismorfik Sendromu" denen hastalıktır. Vücuduzla barışık olun.

AĞIZ KOKUSU-Doğal tedavi

Doğal yollardan Ağız Kokusu Nasıl Giderilir?
Zaman zaman herkesin ağzı kokabilir. Özellikle de sabahları! Bazen karnımız acıktığında veya diyet yaparken, hele soğan, sarmısak gibi şeyler yediğimizde kokudan kurtuluş yoktur.

Birisi ile konuşurken başını geri çektiğini fark ederiz veya kendimiz ağzımızı kapatma ihtiyacı hissederiz. Her ikisi de birbirinden kötüdür. İnsan rezil olur! Ağız kokusuna genel olarak ağızda artakalan ve damakla dişler arasına sıkışan yiyecek parçaları neden olur. Ağız kokusunun ardında kötü beslenme alışkanlıkları veya bazı sağlık sorunları da gizlenebilir.

TÜKÜRÜK ARINDIRIR
Tükürüğün arındırıcı bir özelliği vardır. Tükürük salgısı azalınca bakteriler çoğalır ve kokmaya başlarlar.
Örneğin;
-Sabahları ağzımız kokabilir, çünkü tükürük salgısı uykuda hemen hemen sıfırlanır.
-Karnımız acıkınca ağzımız kokar. Sakız çiğnemek tükürük salgısını arttırdığı için biraz yardımcı olur.
-Vücut susuz kalınca da ağız kokar, çünkü tükürük salgılaması azalır.
-Bazı hastalıklar, ilaçlar ve alkol de tükürüğü azaltır. Kokulu yiyecekler, sigara, çürük diş, dişeti sorunları, diş taşları, dişetlerinde plaklar oluşması, ağız ve boğazda iltihaplanmalar dışında; solunum yollarındaki sorunlar, diyabet, reflü, karaciğer ve akciğer hastalıkları da ağız kokusuna yol açan etkenlerdir. Eczaneler ve marketler ağız kokusuna karşı ürünlerle dolup taşar. Ama çoğunun içinde sert kimyasallar bulunur ve ağız kokusunu kısa bir süre için maskeleyip bastırırlar. İsterseniz aşağıdaki önerilerimi deneyin.

DİŞ MACUNU YAPIN:
Kendinize gayet sağlıklı bir diş macunu ve gargara hazırlayabilirsiniz. İhtiyacınız olan tüm malzemeler; yemek sodası ile biraz hidrojen peroksittir. Antiseptik gücünü arttırmak için birkaç damla çay ağacı yağı veya okaliptüs yağı da ekleyebilirsiniz. İşte diş macununuz hazır!

SU : Ağzınızın kurumasına izin vermeyin. Tükürük vücudun doğal deterjanı gibidir. Onun daima bol bol salgılanmasına yardımcı olun. Tükürüğünüz arttıkça bakteriler azalır. Bunun yolu da su içmekten geçer.

Çay ve maydanoz ağız kokusunu önler
MAYDANOZ:
Ağız kokusundan şikâyetçiyseniz daha az et ve daha az yağ tüketin. Beslenmede meyve ve sebzelere ağırlık verin. Her gün taze mayalanmış yoğurt yiyin. Maydanozun her zerresi şifalıdır. İçindeki klorofilden ötürü ağız kokusuna karşı da son derece etkilidir.

ÇAY KEYFİ:
Siyah çayın içinde ağız kokusuna yol açan bakterileri etkisiz hale getiren önemli bileşikler bulunur. Yemeklerden sonra içerseniz gayet iyi gelir. Bazen de yeşil çay veya nane çayı ile değişiklik yapabilirsiniz.

ÇATLAKLARDAN KURTULMAK-CILT BAKIMI

Çatlaklar, kozmetik dünyasında daima önemini koruyan bir konudur. Tabii yalnız kozmetik dünyasını değil, birçoğumuzu düşündüren, güç durumda bırakan bir sorundur. Bunlar hızlı kilo alıp verme, gebelik, kortizon kullanımı, hormonal nedenlerle oluşabilir. Kadınlarda olduğu gibi erkeklerin de başına gelebilir. Ayrıca hem beyaz hem esmer ciltlerde ortaya çıkabilir.

Gebeliklerde oluşur
Kilo alınca gerilen, alışılmadık ölçüde genişleyen ve sınırları zorlanan deri dokuları çatlayıverir ve beyaz çizgilerle dolar. En kolay etki altında kalan yerler mide, karın, kollar, bacaklar, göğüsler ve kalçalardır. Neredeyse bütün gebeliklerde, en azından karın bölgesinde çatlamalar oluşur. Çatlakları önlemek, tedavi etmekten daha kolaydır. En azından ilk belirtileri görüldüğünde bir şeyler yapmaya çalışırsak, başarı şansımız çok daha yüksek olur. Özellikle gebelik çatlakları, henüz pembe veya mor renkte iken, tedavi edilmeleri mümkündür. Beyazlaştıktan sonra iş işten geçmiş olabilir.

Suya doyurun
Özellikle vücudunuzda yapısal olarak yağ çıkıntıları varsa, kilo aldığınızda en fazla bu kısımlar yağ toplar ve deri içeriden gelen basınca dayanamayıp çatlar. Ona bol bol nem vermek, deriyi içten ve dıştan suya doyurmak, esnekliğini arttırmak gerekir. Kremler ve losyonlar önemlidir. Aloe vera, A ve E vitaminleri, kakao yağı çatlamaya niyeti olan ciltleri korurlar. Onu nemlendirirler, beslerler ve sağlıklı hücrelerin çoğalmasına yardımcı olurlar. Bunları uygulamadan önce hafif bir peeling yaparsanız cilde nüfuz etmelerini kolaylaştırırsınız.

Gerçekçi olmalıyız
Çatlakların tedavisi için ne yazık ki henüz kesin bir çözüm bulunabilmiş değil. Çatlağın rengi, yüzeyin gerginliği, çatlağın kaç senedir var olduğu göz önüne alınarak birçok yöntem denenmektedir. Mikrodermabrazyon, Foto IPL, Fraksel lazer ve karbondioksit tedavileri çatlak tedavisinde etkin olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemler doğumdan kısa bir süre sonra uygulandığında, çatlakları gidermekte veya azaltmakta başarılı olmaktadır. Beyaz tenlerde fraxel lazer gayet iyi sonuçlar veriyor. Esmerlerde TCA peeling ve karboksi terapi daha etkili oluyor. Öte yandan kozmetik boyama, lazer cerrahi gibi farklı uygulamalar da yapılmaktadır. Kremlere gelince... Bunların en iddialısı, içinde peptid hormonu olanlardır. Buna rağmen, esas olarak çatlakların yeni başladığı dönemlerde yardımcı olmaktadır.

Bazı durumlarda liposuction ile veya doğrudan cerrahi kesi ile sorunlu bölgeler azaltılabilmektedir. Özetle... Siz fazla kilo alıp vermekten kaçının ve çatlaklarla karşılaşırsanız gecikmeden bir dermatoloğa başvurun.

Dr. Yasemin Fatih Amato

AYAK BAKIMI

Yaz aylarında sürekli açık ayakkabı giydiyseniz, ayaklarınıza bakım yapmanızın zamanı çoktan gelmiştir. Ayaklarınızın ölü deri hücrelerinden kurtulması için önce peeling yapın, ardından nemlendiriciyi sürün. Son olarak da iyi bir masajla yorgunluğu giderin!

Gün boyu vücudumuzun bütün yükünü çeken, bir de bu yetmiyormuş gibi çoğu zaman sivri burunlu ve yüksek ökçeli ayakkabıların içinde yorgun düşen ayaklarımıza ekstra bakım yapmamız gerekiyor. Ayaklara rahatlatıcı bir masaj uygulamanın yanı sıra pedikür, nemlendiriciler ve ayakların ölü deri hücrelerinden kurtulmasını sağlayan peelingler ayak sağlığı açısından büyük önem taşıyor.

Şiş ayaklara çare
Ayaklarınız gün içinde fazla şişiyorsa, bir litre suda iki avuç papatya ve bir adet limon kabuğunu kaynatın. Suyun ılınmasını bekledikten sonra ayaklarınızı bu suyun içinde yarım saat kadar bekletin. Ayaklarınızı her gün soğuk suyla yıkamaya özen gösterin. Bu sayede hem yorgunluğunuzu unutursunuz, hem de derinizin fonksiyonlarını düzene sokarsınız.

BİTKİSEL AYAK BAKIM TARİFİ
1 litre ılık suyun içine
2 tatlı kaşığı deniz tuzu,
1 tatlı kaşığı karbonat,
2 tatlı kaşığı lavanta yağı ve yarım limon damlatın.

Ayaklarınızı bu karışımın içinde yaklaşık 25 dakika bekletin. Ayaklarınızı kurulayıp ponza taşıyla ovalayın. Ardından ayak kremi sürün.
Pratik ayak masajı
Yorgun bir günün ardından en çok ayaklarımız rahatlamaya ihtiyaç duyar. Uzmanlar, ayak tabanındaki sinir noktalarını uyararak rahatlanabileceğini belirtiyor. Ayaklarınıza masaj yaptırmak için mutlaka güzellik salonlarına gitmeniz gerekmiyor. Siz de ayaklarınıza etkili bir masaj yapabilirsiniz. Öncelikle ayaklarınızı yıkayıp kurulayın ve ayak tabanlarınızı fırçalayın. Ayak kremiyle topuktan ayağın ortasına ve ayak bileğine kadar masaj yapın. Son olarak ayaklarınızı yüksek bir yere koyup bir süre uzanın.

TIRNAK ÇATLAKLARINA ÇARE
Tırnaklarınızın fazla çatladığını düşünüyorsanız, günde 1-2 kez tırnak eti yağıyla (cuticle) tırnaklarınıza masaj yapmayı deneyin! Yağ kolaylıkla emildiğinden çatlaklara nüfuz eder ve cildinizi nemlendirir. Ayrıca tırnaklarınızın daha canlı görünmesini sağlar.

CİLT BAKIMI NEDEN GEREKLİ

Cilt bakımına neden gideriz?

Bazıları düzenli olarak cilt bakımı yaptırır, bazıları ise buna gerek duymaz veya cilt bakımının ne işe yaradığı konusunda kesin bir fikirleri yoktur. Cildi gençleştirmenin ötesinde, cilt bakımı çok temel bir konudur. Akneler, kırışıklar, lekeler veya cilt kalınlaşması gibi farklı nedenlerle yapılabilir.

Cildimiz 28 günde bir yenilendiğine göre üzerinde daima en azından ölü deriler birikir. Bunların arındırılması şarttır. Haftada 2 kez ev tipi peeling veya bir kez hafif hamam kesesi yaparak cildi arındırabiliriz. Özellikle çukur sivilce izlerinde daha fazla kir birikir. Günlük temizleme jeli ve tonik temizliği bu tip ciltler için yeterli değildir. Daha önce birçok defa yazdığım gibi, cildimiz sebum adı verilen bir yağ üretir. Bu yağ salgısı yavaşça cildin üst tabakasına doğru ilerleyerek, cildimizi nemlendiren etkenlerden birini oluşturur. Genellikle makyaj artıkları, çevre kirliliği ve ölü deriler gözenekleri tıkama eğilimi gösterirler.

SİYAH NOKTALAR!

Bu durumda sebum dışarı çıkamaz ve diğer kirlerle birleşerek katılaşır. Hava ile temas edince oksitlenip siyah noktaları oluşturur. Bu siyah noktalar iltihaplanınca sivilcelere dönüşür. Siyah noktaları kendiniz sıkmaya kalkışırsanız, çukurlar yaşam boyu sizinle kalabilir. Bu durumda, profesyonel cilt bakımı vazgeçilmezdir. Klinikte, steril bir ortamda, usta eller tarafından siyah noktalar temizlenir, dezenfekte edilir, cildi yatıştıran maskeler yapılır.

CİLT BAKIMINA GİDİN

* Her gün az veya çok makyaj yapanlar, ciltlerini ne kadar iyi temizlediklerini zannetseler de, ayda bir kere derin temizlik yaptırmaları yararlıdır.
* Bundan başka sigara içenler, uyumakta zorluk çekenler, gün boyunca gerginlik yaşayanlar cilt bakımına daha fazla ihtiyaç duyarlar. Çünkü uykusuzluk ve stres cildin yağ dengesini olumsuz yönde etkiler.
* Bu dengeyi bozan başka etkenler de vardır. Örneğin lityum ve kortizon tedavileri, bazı doğum kontrol ilaçları, adet dönemi sıkıntıları gibi...

OLGUN CİLTLERE OKSİJEN!

Yaşlı ciltlerde yağ dokusu ve hücre içi su miktarı azalır. Yani cilt kurur. Aynı zamanda da incelir. Bu nedenle peeling'e karşı ihtiyatlı olunması gerekir. Ancak derin temizlik yine de gereklidir. Biz olgun ve kuru ciltlere oksiterapi tavsiye ediyoruz. Bu tedavi, hem ölü cilt tabakalarını temizler hem de dokuya derinlemesine nüfuz eden oksijen ve nem sağlar. Böylece ciltte hücre yenilenmesi canlanır.

DR. YASEMİN FATİH AMATO

K Vitamini şimdi de estetiğin hizmetinde

Kırışmanın şifresini bozacak bir şeyler olmalı, daha kolay, daha ucuz, daha kalıcı ve daha erişilebilir bir iksir bulunmalı. Gözlerin kenarında yelpaze misali katlanan o çizgiler, ağız çevresinde derinleşen oluklarla baş etmenin köklü bir çaresi olmalı. Tüm kozmetik dünyasının düşü bu!

Bilimsel müjdeler
Cildin aşırı kırışmasına yol açan bir hastalık var; adı (PXE). Hollanda'da bu hastalığa karşı bazı araştırmalar yapıldı. Sonuçlar dermatoloji dünyasında yeni umutlara yol açtı. Çünkü K Vitamininin bu hastalığın sonucu olan kırışıklıklardan korunmada ve tedavisinde kilit bir rol oynadığı anlaşıldı. Uzmanlar cildin esnekliği ve gerginliği ile K Vitamini arasında önemli bir ilişki olduğu sonucuna vardılar. Şimdi büyük bir heyecanla K Vitamini'nin kırışık önleyici etkileri, oluşmuş kırışıklıklarda nasıl kullanılabileceği gibi konularda, araştırma ve deney devam ediyorlar. Biz de sonuçları bekliyoruz... K Vitamini kanın pıhtılaşmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Eksikliğinde kanamaya eğilim artar, pıhtılaşma süresi uzar. Bu nedenle K Vitaminini kozmetik dünyasında kılcal damar çatlamaları, varisler ve gözaltı morlukları tedavisinde kullanıyorduk. Çünkü ciltteki temel fonksiyonunu kan pıhtılaşmasını sağlaması olarak dikkate alıyorduk. Etkili de oluyordu. Kırışıkları önlemesi, geçirmesi ise yepyeni bir konu!

Morarmaya karşı...
* Kılcal damarlar üzerindeki etkisi nedeniyle K Vitamini gözaltı morluklarını geçirir, en azından hafifletir.
* Bazı ciltler en küçük bir çarpmada morarırlar. Bu derdin dermanı da K Vitaminidir.
* Varis tedavilerinde haricen kullanılır. Cildin gözeneklerinden derinin alt katmanlarına doğru iner ve hasar görmüş olan kan damarlarını onarır, sızıntıların kapanmasını sağlar, dokunun kendi kendini onarmasına yardımcı olur.

Yeşil çay yine başrolde
K Vitamini; lahana, camembert peyniri, karnabahar, çedar peyniri, yeşil çay, yulaf, soya fasulyesi, ıspanak, karaciğer, tereyağı, marul ve şalgamda yeteri kadar bulunur. Bağırsaklardaki bakteriler de K vitamini üretirler. Bunların arasında yeşil çay (100 gr.'da 700 mikrogram) tüm K Vitamini kaynakları içinde önde gelirken, siyah çaydaki miktarı sıfır seviyesindedir. Şimdi gözaltı morluklarında neden yeşil çay kompresleri önerdiğimiz daha iyi anlaşılıyor sanırım. Bu listeye bakarak lahana, tereyağı, karnabahar maskeleri de önerebiliriz.

Kırışıklık önleyen diyet
* Yoğurt, kefir, asitlenmiş süt; bağırsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini kolaylaştırır.
* Gıda hassasiyeti ve antibiyotikler ile bağırsakta emiliminin bozulması, K Vitamini üretimini engeller.
* Fazla E Vitamini, K Vitamini emilimini bozar. C vitamini, E vitamini, peptidler derken, şimdi de sıra K Vitaminine geldi. Acaba K vitaminin daha etkin, daha iyi emilebilen bir kullanımı ile kırışıkları önlemek, en azından geciktirmek ve hafifletmek mümkün olacak mı? Şimdi merakla bu sorunun cevabını bekliyoruz...

CİNDY CRAWFORD GÜZELLİK SIRRI

43 yaşındaki Cindy Crawford, genç görünme sırrını şöyle özetledi: Sütle suyu karıştırıp yüzümü bununla yıkıyorum

Cindy Crawford, genç görünme sırrını şöyle özetledi: Sütle suyu karıştırıp yüzümü bununla yıkıyorum Basit bir sır: Süt ve su!

Cindy’nin genç kalmak için estetik yaptırdığını ya da pahalı kozmetikler kullandığını sanıyorsanız çok yanıldınız. Vücudunun kendisine sunulmuş bir armağan olduğunu düşünen Cindy Crawford; gençlik sırrını şu sözlerle özetliyor:

UYKUNUZA ÖZEN GÖSTERİN

“Cildimi düzenli olarak biraz süt karıştırdığım suyla yıkıyorum. Bu işlem haftada 2 kez uygulandığı takdirde bile farkını gösteriyor. Ayrıca spor ve diyet yapmaya da özen gösteriyorum. Bol su içiyorum ve en önemlisi de uykuma dikkat ediyorum. Düzensiz bir uyku ciltteki kırışıklıkların en büyük nedenidir.”

Cindy’nin yaptığı protein diyeti

Sabah: 1 kibrit kutusu beyaz peynir, domates, salatalık
Ara: Meyve
Öğle: 2 kibrit kutusu beyaz peynir, salata
Akşam: 150 gr. tavuk, bol miktarda salata Ara: 1 porsiyon meyve

Yağlı ciltlilere özel ‘domates maskesi’

Cindy, bolca tükettiği domatesten maske yapıyor.
İşte Domates maskesi: 1 çorba kaşığı taze domates suyu ile 1 çorba kaşığı kili karıştırıp yüzünüze sürün. Kuruyuncaya kadar bekleyip ılık suyla yıkayın.

Bol miktarda tükettiği suyu titizlikle seçiyor

Günde mutlaka 1 litre su içen Cindy, Evian marka doğal su içiyor. Ünlü model, bu suyu bulamayanlara ise işlenmemiş doğal kaynak sularını öneriyor.

Gözaltı torbalarını patatesle yok ediyor

Ünlü manken, yaşlanmanın en büyük belirtisi olan gözaltı torbalarına karşı şu yola başvuruyor: Gözaltına çiğ patetes dilimleri yerleştirip yaklaşık yarım saat böyle bekliyor.

Sıkça yıkayın

Cindy Crawford, kırışıklıkların arttığı dönemde kadınların yüzünü bol miktarda sütle yıkaması gerektiğini söylüyor. Uzmanlar da; sütün kırışıklıkları önlediğini savunuyor.

Yemeklerden önce Gözaltı torbalarını patatesle yok ediyor 1 kaşık sirke için

Günde 5 öğünle beslenen Cindy Crawford, sabah, öğle ve akşam yemeklerinden önce 1 çorba kaşığı sirke içiyor. Cindy Crawford, sirke içildikten sonra yemek yenmesini gerektiğinin altını çiziyor.

Yoğurtlu ballı temizleme kremi-CILT GÜZELLIGI

Tüm ciltler için yoğurtlu ballı temizleme kremi:

3 çorba kaşığı balı ısıtarak eritin. 16 çorba kaşığı yoğurt ve 5 çorba kaşığı mürver çiçeğini(aktarlarda bulabilirsiniz) hafif ateşte yarım saat kaynatın. Beş saat beklettikten sonra süzün. İçine balı ilave edin ve iyice karıştırıp bir kavanoz veya şişeye koyun. İyice karıştırıp şişeye doldurun.

Bu kreme batırdığınız bir parça pamukla yüzünüzü temizleyin.

Kuru cilt: Yatmadan önce yağı alınmış süte batırdığınız pamukla yüzünüzü silin ve 15 dakika bekleyin. Daha sonra ılık suya batırılmış pamukla yüzünüzü silin ve kurulayın. Sonra kremle masaj yapın.
Yağlı cilt: Eğer cildiniz yağlıysa günde iki defa aşağıdaki gibi temizleyin. Bir kaba sıcak su koyun. İçine bir avuç kadar kuru papatya ufalayın. 5 dakika bekletip süzün. Sonra küçük ve yumuşak bir havluyu bu suya batırarak iyice ıslatıp sıkın ve yüzünüze kompres yapın. Aynı işlemi 5 dakika devam ettirin. Daha sonra yüzünüzü gülsuyuna batırılmış pamukla silin. Not: (En iyi gül suyunu elde etmek için bir şişe veya kavanozun içine aldığı kadar gül yaprağı doldurun ve üstüne arıtılmış su katıp ağzını kapatın. 15 gün sonra doğal gül suyunuz hazır.)

Normal cilt: Bir avuç üzümün suyunu sıkın ve bu suya batırdığınız pamukla cildinizi iyice silin. 15 dakika bekledikten sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayıp kurulayın. Çok etkili bir cilt temizleme yöntemidir.

İki bardak yağmur suyuna 10-15 damla gliserin koyun ve karıştırın. Bu su ile yüzünüzü iyice yıkayıp yumuşak bir havlu ile kurulayın
Küçük bir kaba koyduğunuz suya yumuşak bir tıraş fırçasını batırıp yüz sabunuyla iyice köpürtün ve yüzünüzü güzelce fırçalayın. Daha sonra yumuşak bir havluyla yüzünüzü kurulayın.

Cilt temizliği için alkol ve kolonya kesinlikle kullanmayın. Çünkü alkol ve kolonya cildin çabuk kırışmasına sebep olur.