KURU CİLT İÇİN TEMİZLEYİCİ-YASEMİN AMATO

Cilt bakımında ilk adım, günlük temizliktir. Her sabah ve akşam olmak üzere, günde iki defa cildinizi özenle temizlemeli ve tonikle silmelisiniz.

Birçok insan makyaj yapmayı ihmal etmez ama cildin temizliğine önem vermez.

Oysa makyaj yapılsa da yapılmasa da, yüz cildinin düzenli olarak günlük kir birikimlerinden arındırılması gerekir. Yüzünüzü temizlemezseniz, ne de herhangi bir anti aging tedavisine cevap verebilir.

Yüz temizliğine önce alından başlanmalı sonra sırasıyla; yanak, çene burun ve boyunla devam etmelidir. Alın, burun çevresi ve çene altı daha fazla toz kir tutar. Bu nedenle daha dikkatli temizlenmesi önemlidir.

Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.

KURU CİLT İÇİN BALLI TEMİZLEYİCİ

MALZEMELER :

1 yemek kaşığı kadar bal

2 yenek kaşığı gliserin

1 çay kaşığı sıvı sabun

YAPIM VE UYĞULAMA :

Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir şişeye koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bal cildi hem temizler hem de yumuşatır.

Bu temizleyici özellikle kuru ciltlerde çok etkilidir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

Kozmetik Dermatolog Dr. Yasemin Fatih Amato

HER TÜRLÜ CİLT İÇİN TEMİZLEYİCİ-YASEMİN AMATO

Malzemeler :

2 tatlı kaşığı kuru lavanta

2 tatlı kaşığı kuru gül yaprağı

4 tatlı kaşığı yulaf

4 tatlı kaşığı kaolin (kil)

Yapım ve Uygulama:

Sabun içermeyen bu temizleyici her türlü ciltte mükemmel sonuç verir.

Kahve çekme makinesinde yulafı lavanta ve gül yapraklarını un haline gelene kadar çekin. Hazırladığınız bu karışıma kili karıştırın ve hava almayan bir kavanoza koyun.

Kullanacağınız zaman 1 çay kaşığı kadar tozu biraz su ile avucunuzda ıslatın, yumuşak hamur kıvamına getirin. Cildinize masaj yaparak yayın ve daha sonra soğuk su ile yıkayın. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

HASSAS CİLT İÇİN PAPATYADAN TEMİZLEYİCİ-YASEMİN AMATO

Malzemeler :

1 yemek kaşığı salatalık suyu

2 yemek kaşığı taze papatya çiçeği

(ya da 1 yemek kaşığı kuru papatya)

1 bardak saf su

1 yemek kaşığı gliserin

1 yemek kaşığı aloe vera jeli

Yapım ve Uygulama:

Bu mevsimde taze papatya bulabilirsiniz ama toplamaya zamanınız yoksa papatya çayı poşetlerini de kullanabilirsiniz. Özellikle hassas ciltlerde çok etkilidir. Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir kaba koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bu sabun içermeyen hafif bir temizleyicidir... Salatalık suyu, papatya ve aloe vera jeli cildi yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

TONİKLER-YASEMİN AMATO

Tonik temizliği tamamlar ve gözenekleri sıkılaştırır. Cildin günlük bakımında, temizlikten sonraki ikinci adım, kalan son artıkları arındıran ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler kullanılır.

Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin.

Sade gül suyu ve maden sodası en iyi toniktir.

YAĞLI CİLDE SİRKE TONİĞİ

1 kaşık elma sirkesi ile 8 kaşık maden suyunu karıştırıp, yağlı cilt için güzel bir tonik elde edebilirsiniz. Cildinizi temizledikten sonra, tonikle ıslatılmış bir pamuk yardımıyla silerek, sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.


DOĞAL MADEN SODASI


İçindeki zengin mineraller sayesinde tüm ciltler için yararlı ve besleyici bir toniktir. Cildinizi temizledikten sonra, Doğal maden sodası ile ıslatılmış bir pamuk yardımıyla sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.

SALATALIK – BAL TONİĞİ

Soyulmuş ve doğranmış 1 orta boy salatalığı mikserde püre haline getirin. Püreyi bir kevgire boşaltın ve kevgirin altına cam bir kap yerleştirin 20 dakika kadar süzülmeye bırakın. Salatalığın suyu iyice süzüldüğünde minik bir kavanoz içine 2 kaşık bal ilave edin. Tahta bir kaşıkla salatalık suyu ve balın iyice karışmasını sağlayın.

Kullanacağınız zaman şişeyi iyice çalkalayın. Makyaj pamuğunuzu bu tonikle ıslatın, sabah – akşam yüz ve göğüs bölgesini silin. 3-4 dakika kurumasını bekleyin. Toniğinizi kapaklı bir kapta en fazla 1 hafta kadar saklayıp kullanabilirsiniz.

Kafein yağ yakıyor-YASEMİN AMATO

Son zamanlarda kahve ile ilgili çelişkili bilgiler alıyoruz. Kahve dost mu, düşman mı emin olamıyoruz. Kafeinle duygusal bir ilişkimiz olduğu ise muhakkak. Kafein hiç tartışmasız, bir ilaçtır. Sıcacık kahve fincanında, mis kokulu çayları yudumlarken hatta birçok meşrubatın içinde ve az da olsa çikolatadan aldığımız, reçetesiz satılan güçlü bir ilaçtır. Kafein aldıktan birkaç dakika sonra vücudumuzdaki etkileri kendini gösterir. 4-6 saat kadar bizimle yaşamaya, hayatımızı etkilemeye devam eder.

* Kafein bizi yatıştıran, sakinleştiren 'adenosin' adlı bir hormonu etkisiz bırakır. Kahve ile canlanmamız ve aynı zamanda uykumuzun kaçmasının nedeni budur.

* Öte yandan bize adeta adrenalin yani cesaret ve heyecan pompalar. Geçici bir canlanmaya yol açar ama ne yazık ki, ardından bitkin düşmemize neden olur.

STRES HORMONU

* Kafeinin bir başka etkisi de stres hormonu olarak tanıdığımız kortizol seviyelerini artırmasıdır.

* Kafein vücudumuzdaki dopamin adı verilen bir başka hormonunu da yükseltir. Kendimizi önce iyi hisseder, sonra inişe geçeriz. Kahve tiryakiliğininin altında biraz da dopamin tiryakiliği yatar.

* Kafein idrar söktürücüdür. Bu da genellikle vücudun su kaybetmesine neden olur. Kahvenin yanında bir bardak su getirilmesi oldukça anlamlıdır. Ama nescafe, meşrubat ya da çikolata yanında su içmek aklımıza gelmez.

SPORDAN ÖNCE YARARLI
Kafeinin olumlu tarafı metabolizmayı hızlandırması, egzersizden önce alınırsa yağ yakımını artırmasıdır. Az miktarda kahve, açlık hissini azaltarak kan şekerini dengede tutmaya da yardımcı olur. Yani kafein dostumuz da olabilir, düşmanımız da. Bütün mesele ne kadar ve ne zaman aldığımız.

* Günde 2 fincandan daha fazla kahve içmeyin. Kola içtiyseniz ya da çikolata yemek istiyorsanız bunların ilave kafein dozu olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

* Öğleden sonra saat 16'dan itibaren kafeinden uzak durun. Bu maddenin vücutta 6 saat kadar etkili olduğunu aklınızda tutun, uykunuzu riske atmayın.

* Spor yapmadan önce bir fincan kahvenin tadını çıkarabilirsiniz.

Yeşil çay diyete yardımcıdır-YASEMİN AMATO

Yeşil çayın, hoş bir içecek olmasının ötesinde, sağlığımıza hatırı sayılır katkıları var.

Çin'de ve Japonya'da binlerce yıldır şifa olarak kullanılan yeşil çayın sırrı; içinde bulunan 'EGCG' adlı müthiş güçlü bir antioksidan. Öyle ki EGCG; C vitamininden ve E vitamininden bile daha etkili! Yeşil çayın önde gelen yararlarına örnek vermek gerekirse...

Kanseri önler, güneş hasarlarını azaltır, cildi güçlendirir, kolesterol ve tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur, alerjileri önler, grip ve soğuk algınlığına karşı direncimizi arttırır, yaşlanma sürecini yavaşlatır ve içinde bulunan florid diş etlerini korur...

İÇİNDE KAFEİN VAR

Normal kahvenin sekizde biri kadar kafein içeren yeşil çay, bu anlamda bir zarar içermiyor. Çünkü ölçülü kafein yarar bile getiriyor... Son yıllarda yeşil çayla ilgili olarak en çok gündeme gelen konu ise, kilo vermeye yardımcı olup olmadığı... Bu konuda birçok araştırma yapıldı, sayısız makale yayınlandı... Varılan sonuçlar, yeşil çayın metabolizmayı hızlandırdığını ve yağların yakılmasına yardımcı olduğunu gösteriyor. Özellikle içine biraz zencefil ve zeytin yaprakları koyup demlerseniz, mucizeler yaratabileceğini söyleyebiliriz... Doğrusunu isterseniz yüzlerce çeşit yeşil çay var... Üstelik bunların çoğu henüz Batı ülkelerine uğramadı bile! Bitkinin yetiştiği yöreye, hasat mevsimine ve işlenişine göre çayın adı değişiyor. Yılda bir gün toplanan bu egzotik çay yapraklarının her biri farklı faydalar sağlıyor. En güzel yeşil çaylar, genç fidanların en üst iki sırasında henüz açılmamış aromatik yaprak filizlerinden elde edilir. Bazen çay kurutulurken içine çiçekler karıştırılır. Kilo vermede en etkili olan çayın ise 'Wulong Tea' olduğu söyleniyor.

NASIL YAPILIR?
Daha önce yeşil çayı denemiş ama hoşlanmamış olabilirsiniz. Ancak ben derim ki, kendinize bir şans daha tanıyın! Gelin bu defa çayı birlikte hazırlayalım... Porselen bir demlik içine kuru haldeki yeşil çayınızı koyun. Ortalama ölçü, her fincan için bir tatlı kaşığıdır. Su kaynama noktasına yaklaşırken altını kapatın. Veya kaynadı ise, çayın üzerine dökmeden önce beş dakika kadar dinlendirin. Sıcak suyu ilave ettikten sonra demliğinizi örtüp servis tepsisine koyabilirsiniz. Yeşil çayın sıcak suda 1-2 dakika demlenmesi yeterlidir. Ancak unutmayın, 1-2 dakika sonra yaprakları çaydan çıkarmanız gerekir. Ayrıca yeşil çayı başka çiçekler ve otlarla birlikte de demleyebilirsiniz. Örneğin zencefil, nane, limon yaprakları ve yasemin yeşil çaya yakışacak otlardır... Üstelik bu katkılar, çayınıza zarar vermeyeceği gibi, yararlarını da artıracaktır.

DOMATESLE SİHİRLİ MASKE-YASEMİN AMATO

Domates bir sağlık ve güzellik hazinesidir. Vücut direncini arttıran, cildi güzelleştiren, yaşlanmayı önleyen en önemli gıdalar arasında yer alır. Domateste bulunan likopen maddesi, bilinen en etkili antioksidandır. Birçok besinin aksine, domates piştikçe değeri artar ve özellikle zeytinyağıyla birlikte tüketildiği zaman vücut tarafından daha kolay sindirilir. Domates cildimiz için de çok yararlıdır. Cilt hücreleri arasındaki bağları kuvvetlendirir ve güneş hasarlarını önler. Halk içinde arı sokmasında, vücuda batan diken ve camların çıkarılmasında, nasır ve siğilin temizlenmesinde, sarılık hastalığında, ateş ve güneş yanıklarında yaygın olarak kullanılır. Domates vücudumuzdaki nemin korunmasına yardımcı olur. Kışın veya yazın günde 1 domates veya 1 kaşık salça tüketmek 8 bardak su içmek kadar yararlıdır.

SİVİLCELERİ GEÇİRİR
Cildiniz yağlı ise domates maskesi tam sizin içindir! Özellikle komedonlar (siyah noktalar) ve akneleri etkin bir şekilde iyileştirir. Çünkü domates yağ salgısını dengeler ve hafif bir peeling sağlar. Yüzünüzde bir sivilce mi başlıyor? Hemen üzerine biraz domates salçası sürün. Ağrısı geçer ve hızla iyileşir. Domates maskelerini ne şekilde uyguladığınız çok da önemli değildir. Domatesi ortadan kesip yüzünüze sürebileceğiniz gibi, rendeleyebilir yahut 1 kaşık dolusu domates püresi veya salça kullanabilirsiniz. Ardından 10-15 dakika kadar bekleyin ki, domatesin özü cildinize iyice nüfuz etsin.

PEELING ETKİSİ YARATIR
Sonra bir dilim domatesle hafifçe yüzünüzü ovun. Çünkü domates hafif bir peeling'e de yardımcı olur. Süre dolunca, yüzünüzü ılık su ile hafifçe yıkayın. Yüzünüzdeki belli belirsiz domates kalıntıları cildinizin PH'ını dengelemeye devam eder. Cildiniz kuruysa, domatesin içine biraz zeytinyağı karıştırın. Yine aynı şekilde 10-15 dakika bekleyin ve sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın.

MUCİZELER YARATIYOR!
Domates maskesi yaptığınızda cildinizde tatlı bir kıpırtı duyabilirsiniz. Ancak bu yanmaya dönüşürse hemen yıkayın. Çünkü bazı insanların domatese karşı alerjisi vardır. Domates maskesi antiaging bir mucize gibidir. Ben tüm hastalarıma 25 yaşından itibaren bu uygulamaya başlamalarını öneriyorum. Çok yakında her yerde domates kremleri veya peeling'leriyle karşılaşırsanız hiç şaşırmayın!

FAYDALI GÜZELLİK FORMÜLLERİ-YASEMİN AMATO

Üç değerli sır! Basit, etkili ve doğal

* Yağlı cilt makyajı tutmaz:
Yağlı cilde makyaj yapmak da, kalıcı olmasını sağlamak da zordur. Gelgelelim, zahmetsizce hazırlayabileceğiniz bir maske ile bu sorunu aşabilirsiniz. Önce yüzünüzü güzelce temizleyin, sonra aşağıdaki malzemeleri hazırlayın...

* 1 yemek kaşığı üzüm suyu
* 1 yemek kaşığı nane suyu (Aktarların çoğunda bulunur)
* 1 yemek kaşığı limon suyu
Bu üç ürünü karıştırıp yüzünüze sürün ve 20 dakika bekleyin. Bu arada gül suyunun içine birkaç parça buz koyun. Hafifçe erimeye başlayınca, yüzünüzü buzlu gül suyu ile yıkayın... Artık makyajınızı yapabilirsiniz! Ve çok daha kalıcı olacağına da emin olun. Tabii kullanacağınız kozmetikler yağsız, toz kıvamında olmalıdır...

AVOKADO BAKIMI

* Kuru ciltleri yenileyin:
Bu harika formül cildi besler, nemlendirir, yeniler ve canlandırır. Hazırlaması da gayet kolaydır:

* Akşamdan 6 tane bademi ıslatın. Ertesi gün onu havanda biraz dövün. Un gibi değil de, kum taneleri gibi olmasını sağlayın.
* 2 çay kaşığı yulaf ezmesi
* 4 çay kaşığı kaşığı çiğ krema
* Yarım muz veya avokadoyu iyice ezin.
Bu malzemeleri güzelce karıştırın. Yüzünüze sürün ve 20 dakika bekleyin. Sonra tülbent gibi yumuşak, pamuklu bir kumaşı sütle nemlendirip onunla yüzünüzü silin. Son olarak da soğuk suyla yıkayın...

SAÇLARA MAYONEZ

* Güneş saçlarımızı kuruttu: Yaz sonuna yaklaşırken saçlarımızın sıcağa dayanacak hali kalmadı. Kimisi dökülüyor, uçları kırık, kuru, cansız bizden yardım bekliyorlar. Aşağıdaki maske, her tür saça gayet iyi gelir. Derin nem sağlar, kuru ve hasar görmüş saçları onarır, ışıl ışıl parlatır... Mayonezin içindeki yumurta ve zeytinyağı saçlarınıza yararlıdır. Özellikle avokado ile karıştırınca harika bir nem maskesi elde edersiniz!
* 1 avokado
* Yarım çay bardağı sade mayonez.
Avokadoyu ezin, mayonez ile karıştırıp saç diplerinden ucuna kadar masaj yaparak uygulayın. Başınıza bir duş bonesi takıp yarım saat bekleyin. Sonra da ılık su ile güzelce çalkalayın...

Sabah kahvaltısı obeziteyi önler-YASEMİN AMATO

Biliyor musunuz, kilolarla başı dertte olanların çoğu sabah kahvaltısı yapmazlar. Kimisi öğün atlamayı kâr sayar, birçoğu da sabahları kendilerini aç hissetmez. Oysa sabah kahvaltısı, tüm sağlığımız ve kilo kontrolü açısından tahmin edemeyeceğiniz kadar önemlidir. Sabah kahvaltısını atlayanların, kilolu olmaya daha eğilimli olduğu biliniyor.

* Sabah kahvaltısı uzun vadeli sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü hedefinin en önemli anahtarıdır.

* Sabah iştahsızlığı ise üzerinde durulması gereken bir sağlık sorunudur, çünkü birçok hastalığın ilk habercisi olabilir. Ergenler ve gençler için de durum farklı değildir. Gençlerin yüzde 58'i sabah uyandıklarında aç olmadıklarını söyler ve kahvaltı etmek istemezler. Sonra da abur cubur yemeye başlarlar. Bu arada yenilenler çoğunlukla dışarıda satılan hazır kek, pasta, çörek, börek, bisküvi gibi yararı olmayan, zararı ise bol yiyeceklerdir. Zaten sabah yemeyenlerin genellikle öğleden sonra iştahları açılır ve yatıncaya kadar atıştırmaya devam ederler. Özellikle işadamları en ağır yemekleri akşamları yerler ve sabah yataktan kalkınca kesinlikle iştahları olmaz. Ve devamlı surette kilo alırlar.

* Eğer siz de böyle bir eğilim içindeyseniz alışkanlığınızı değiştirin ve nasıl kilo vermeye başlayacağınızı görün. En azından kilo alımını durdurabilirsiniz. Kolay olmadığını biliyorum ama yapılabilir. Hafif şeylerle başlayın; yoğurt, meyve, meyve suyu, süt ve müsli veya bir sandviç ya da tost. Sonra yavaş yavaş sabah kahvaltısında yediklerinizi arttırın. Bu öğünü domates, bir kaşık bal, ceviz, birkaç fındık, badem ile zenginleştirin. Bütün bunların günlük kalori alımını arttıracağından korkmayın. Tam tersine, sabah yedikleriniz metabolizmayı harekete geçirir. Ve günün geri kalan bölümünde, özellikle akşamları aşırı yeme isteğini önler. Öğün atlamak, sanılanın aksine genelde kilo almamıza neden olur. Çünkü yeterince beslenemeyen metabolizma, durumu 'kıtlık' olarak algılar ve enerjiden 'tasarruf etmeye' karar verir. Organizma kendini savunmaya alır ve tüketilen her besini vücutta yağ şeklinde depolamaya başlar. Özellikle sabahları aç kaldığımızda karbonhidrat depolarımız boşalır, kan şekerimiz düşer, günün ilerleyen saatlerinde tatlı isteğimiz artar, iş verimimiz düşer ama yağlar yerli yerinde kalır! Dengeli beslenmek için yalnız yasaklar değil, en az onun kadar, mutlaka yenilmesi zorunlu olan gıdalar ve öğünler önem taşır. Metabolizmayı hızlandırmanın, yaşam kalitesini yükseltmenin ve yağları eritmenin başka bir çaresi yoktur

Cildinizi kıştan koruyun-YASEMİN AMATO

Kış mevsiminde cildimiz iki büyük sorunla karşı karşıya kalır. Bunların ilki soğuk, ikincisi ısıtılan ortamlardaki kuru havadır.

Bu nedenle cildimiz hızla nem kaybederek kurur. Bütün bunlardan en fazla yüzümüz, göz çevresi, dudaklarımız ve ellerimiz etkilenir.

Ne soğuk ne sıcak!

Kendinizi ve cildinizi elden geldiğince soğuktan koruyun. Bu havalarda sokağa çıkarken atkı, bere, eldiven ve özellikle gözlük takmayı ihmal etmeyin. Soğuktan olduğu kadar, aşırı kuru ve sıcak ortamlardan da korunun. Yaşadığınız odalarda buhar makinesi çalıştırın veya ısıtıcıların üzerine su kapları koyun. Ani ısı değişimleri hem vücut direncimizi düşürür hem de cildimizi mahveder. Örneğin sıcak bir ortamdan sonra hemen sokağa çıkmaktan sakının. Birkaç dakika binanın içinde bekleyin. Hele bir de rüzgar varsa daha iyi korunmak gerekir. Soğuk rüzgar yüzümüzde kılcal damar çatlamalarını artırır.

Nem kaybı

Kışın insan susamadığını zanneder. Oysa bu mevsimde suya ihtiyacımız kesinlikle daha az değildir. Günde 2.5 litre kadar su içmeye devam etmeliyiz. Taze meyve suları, ıhlamur, adaçayı, yeşil çay gibi bitkisel çaylar ise vücudumuzdaki ısı ve su dengesinin korunmasına yardımcı olur. Öte yandan cildimizi dışarıdan nemlendirmeye de özen göstermeliyiz. Yüzümüze biraz daha besleyici bir nemlendirici, dudaklarımıza koruyucu rujlar sürmeliyiz. Soğukta veya aşırı sıcakta nem kaybeden cildimiz bazen çatlar. Bu çatlaklar derinin koruyucu görevini zorlaştırır. Uçuklar kışın da yakamızı bırakmazlar ve cildimizin koruma kalkanına zarar verirler. Nezle olduğumuzda burun çevresindeki deri soyulur ve kılcal damarlarda çatlaklar oluşur. Bunları lazer veya koter ile yakmak gerekebilir. Kılcal damarları belirgin olanlara K vitaminli kremler iyi gelir. Karlı ortamlar iki yönlü çalışır. Bir yandan soğuğun tüm etkilerini taşırlar, bir yandan da kardan yansıyan güneşin sorunlarını getirirler. Kayak yapmaya gidip de güneş yanıkları ile dönenlerin sayısı az değildir. Böyle ortamlarda en iyi dostumuz güneşten koruyuculardır.

Kilo almayın!

Soğukların bir başka bedeli de yüksek kalorili gıdalara, özellikle tatlılara karşı isteğimizin artmasıdır. Böylece her yıl birkaç kilo üzerimize yapışıp kalabilir. Vücut direncinizi arttırmak ve formunuzu korumak için mevsim meyvelerini ve sebzelerini bol bol tüketin. Bir yandan da düzenli olarak C Vitamini alın. C vitamini hem cildimiz hem de soğuk algınlığından korunmak için en yararlı vitamindir. Kış mevsiminde tüm doğa dinlenir ve baharda yeniden doğmaya hazırlanır. Bize gelince, baharda çiçek açmak istiyorsak, şimdi cildimizi korumanın, beslemenin, gerekli tüm bakımlarla canlandırmanın zamanıdır.

Akıllı yürüyüşler-YASEMİN AMATO

Yürümek önemli, evet biliyoruz. Ama aklımıza birçok soru takılıyor. Ne kadar yürümeliyim, hızlı mı olmalı, yavaş mı olmalı, geri geri mi olmalı, koşar adım mı? Ya da kilo verebilmek için nasıl yürümem gerekir gibi...

Sağlık için yarım saat
Doğru YürüyüşUzmanlar, yetişkinlerin günde en az 30 dakika, çocukların ise 1 saat aktif olmaları gerektiğini belirliyor. Her gün olmasa bile haftanın 4-5 günü yapılması zorunlu. Bu seviyedeki bir aktivite, ortalama 150 kalori yakılmasını sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir, hastalık riskini azaltır. Tabii eğer extra şekerlemeler, tatlılar, börekler atıştırarak, attığınız toksinleri fazlasıyla yerine koymazsanız. Yine de ne olursa olsun, hareket kilodan bile önemlidir!

Tempo önemli
Kilo kaybı ve vücudun yeniden şekillendirilmesi ise ayrı bir konudur. Kilo vermek istiyorsanız, haftanın 4-5 günü birer saatlik yürüme programı yapmanız gerekir. Bu süre içinde sizi zorlamayan ortalama bir tempo ile yürümek, birikmiş yağları eritmenize yardım eder, metabolizmanızı hızlandırır ve daha fazla kas yapmanıza yardımcı olur. Aynı zamanda sizi her türlü kalp ve damar hastalığından da korur. Beslenme şeklinizi değiştirmeseniz bile, bu aktivite extradan 300 kalori harcamanızı sağlar ki, bu 6 ayda 4 kg verebileceğiniz anlamına gelir. Yediklerinize biraz dikkat edip daha sağlıklı beslenirseniz ve gerektiği kadar su içerseniz, bu hayal değildir. Yürüyüşe başlarken, her şeyden önce, kaslarınızı uykudan uyandırmalı ve biraz hareket ettirerek mahmurluğunu atmasını sağlamalısınız. 5-10 dakika kadar yavaş bir tempoda yürürseniz kaslarınızı uyarmış olursunuz. Anlarlar ki öyle uyuşuk uyuşuk oturamayacaklar, stoklarındaki şekerleri yakmaya başlamaları gerekecek ve o da yetmezse yedekteki yağ depolarını yardıma çağırmak zorunda kalacaklar.

İpuçlarına dikkat!
* İşte tam da bu nedenle, ister yürüyüş bandında, ister açık havada gerçek ortamda yürümeye başlarken, metabolizma ayarlamasını yapmanız önemlidir. Kaslarınız sizin çok kararlı olduğunuzu ve sizi taşımak için elinden geleni yapması gerektiğini anlamalıdır.

* Kaslarınızın ısındığını hissettiğinizde ritmi arttırın. Ancak kalp atış hızı sizi rahatsız etmeyecek bir canlılıkta olmalı. Nefesinizin farkında olun. Ancak yanınızda birisi ile konuşabilecek kadar da dışa dönük kalın.

* Bu nasıl bir tempodur? Şöyle diyebilirim; Bir randevuya ucu ucuna, oyalanmadan yetişmeye çalışıyorsunuz ama içiniz rahat...

* Böylece yarım saat kesintisiz yürürseniz, vücudunuzdaki yağ stoklarının rahatı bozulmuş olur, aynı zamanda kaslarınız gelişir ve bazal metabolizma hızını yeniden ayarlar. Kuşkunuz olmasın vücudunuz gün boyunca daha fazla enerji üretmeye devam eder.

* Eğer hızınızı aldıysanız, rahatsanız, kendinizi enerjik hissediyorsanız ve vaktiniz de varsa, bu yürüyüşü uzatmayı deneyin!

Selülitlere etkin çözüm: Radyo frekansı-YASEMİN AMATO

Mart geldi, yarısı geçti... Bazen kapıdan baktırıyor, bazen kazma kürek yaktırıyor ama yaz günlerinin yaklaştığını da haber veriyor. Aynalar gerçekçidir, size neler söylüyor?

Kilolar, selülitler biraz ilgi mi gerektiriyor? Çoğumuz için bu sorununSelülitler yanıtı 'Evet'tir. Bu süpriz değil tabii. Biliyoruz selülit çok inatçı bir sorundur. Hiç ihmale gelmez, çünkü sürekli bir oluşumdur.

Size birçok kez bunları yazdım, bugün tekrar etmeyeceğim, Bu defa daha iyi haberler vereceğim...

Radyo frekansı sellülit tedavileri ve bölgesel incelme amacıyla ülkemizde en az 1.5 yıldır daha yaygın olarak kullanılıyor. Kendi hastalarımı incelediğimde, onları hiç bu kadar iyi görmediğimi söylemeliyim. Geçen yıl selülitli bölgelere radyo frekansı uygulamaya başladığım kişilerde, seansları tamamladığımızda harika sonuçlar aldık. Onlar bu yazı çok daha mutlu karşılayacaklar... Biliyorsunuz selülit, özellikle kalça, basen ve baldır gibi yağ depolanmasının fazla olduğu bölgelerde oluşur ve birkaç evrede gelişir. Erken teşhisle tedavisi çok daha kolaydır ama ilerleyince işimiz zorlaşır. Ancak radyo frekansı ile en inatçı selülitlerde bile belli bir oranda düzelme sağlayabiliyoruz. Radyo Frekansı ile selülit tedavisi teknolojinin ulaştığı son noktalardan biridir. Amerikan FDA onayına sahip olması da önemli bir güvence oluşturuyor. Selülitin portakal kabuğunu andıran yumrulu ve pütürlü görüntüsü çoğunlukla lifli bağların ve ödemlerin yağ dokusunu sıkıştırması ile oluşur. Radyo frekansı enerjisi bu lifli bağlara ve yağ tabakasına ısı gönderir. Bu şekilde hücre enerjisi canlanır, hücrelerdeki su molekülleri harekete geçer. Bağlar gerilir, ödem birikintileri çözülür, yağ hücreleri parçalanır, o bölgenin metabolizması artar. Sorunlu bölgedeki dalgalı görünüm bir ölçüde hafifler. Sonuç olarak daha sıkı, düzgün bir cilt ile genel bir incelme ve toparlanma ortaya çıkar.

Tedavi keyif veriyor
Klasik termaj, ortalama 70 dereceye yakın bir ısıya yükselir. Ancak bölgesel incelme ve selülit için kullanıldığında en fazla 45 derecede uygulama yapılır. Selülitli bölgelerde sistem bir ütü gibi gezdirilir. Bir bakıma, sıcak bir masaj gibidir ve çoğu hasta tedaviden keyif alır. Bu ısı ile Radyo Frekansı, kolajen dokuyu uykudan uyandırır, faaliyete geçmesini, canlanmasını ve kendini yenilemesini sağlar. Tedavi sonunda özellikle kalça ve üst bacaklar gözle görülür bir şekilde gençleşir, gerilir ve basenler yukarı kalkar. Kollardaki sarkmalar, bel ve karın bölgesindeki gevşemeler toparlanır. Kalıcı değişim için, haftada 1 kez olmak üzere 10-12 seans yapılmasını öneriyoruz. Radyo Frekansı her türlü cilt rengine yapılabilir. Lekelenmeye yol açmaz, güneşe karşı hassasiyeti artırmaz ve şu ana kadar kullandığımız yöntemler içinde en uzun ömürlü, kalıcı sonuçları almamızı sağlar. Ayrıca yaz kış her mevsim yapılabilir.

AĞIZ KOKUSU DOGAL TEDAVI-YASEMİN AMATO

Zaman zaman herkesin ağzı kokabilir. Özellikle de sabahları! Bazen karnımız acıktığında veya diyet yaparken, hele soğan, sarmısak gibi şeyler yediğimizde kokudan kurtuluş yoktur.

Birisi ile konuşurken başını geri çektiğini fark ederiz veya kendimiz ağzımızı kapatma ihtiyacı hissederiz. Her ikisi de birbirinden kötüdür. İnsan rezil olur! Ağız kokusuna genel olarak ağızda artakalan ve damakla dişler arasına sıkışan yiyecek parçaları neden olur. Ağız kokusunun ardında kötü beslenme alışkanlıkları veya bazı sağlık sorunları da gizlenebilir.

TÜKÜRÜK ARINDIRIR
Tükürüğün arındırıcı bir özelliği vardır. Tükürük salgısı azalınca bakteriler çoğalır ve kokmaya başlarlar.
Örneğin;
-Sabahları ağzımız kokabilir, çünkü tükürük salgısı uykuda hemen hemen sıfırlanır.
-Karnımız acıkınca ağzımız kokar. Sakız çiğnemek tükürük salgısını arttırdığı için biraz yardımcı olur.
-Vücut susuz kalınca da ağız kokar, çünkü tükürük salgılaması azalır.
-Bazı hastalıklar, ilaçlar ve alkol de tükürüğü azaltır. Kokulu yiyecekler, sigara, çürük diş, dişeti sorunları, diş taşları, dişetlerinde plaklar oluşması, ağız ve boğazda iltihaplanmalar dışında; solunum yollarındaki sorunlar, diyabet, reflü, karaciğer ve akciğer hastalıkları da ağız kokusuna yol açan etkenlerdir. Eczaneler ve marketler ağız kokusuna karşı ürünlerle dolup taşar. Ama çoğunun içinde sert kimyasallar bulunur ve ağız kokusunu kısa bir süre için maskeleyip bastırırlar. İsterseniz aşağıdaki önerilerimi deneyin.

DİŞ MACUNU YAPIN:
Kendinize gayet sağlıklı bir diş macunu ve gargara hazırlayabilirsiniz. İhtiyacınız olan tüm malzemeler; yemek sodası ile biraz hidrojen peroksittir. Antiseptik gücünü arttırmak için birkaç damla çay ağacı yağı veya okaliptüs yağı da ekleyebilirsiniz. İşte diş macununuz hazır!

SU : Ağzınızın kurumasına izin vermeyin. Tükürük vücudun doğal deterjanı gibidir. Onun daima bol bol salgılanmasına yardımcı olun. Tükürüğünüz arttıkça bakteriler azalır. Bunun yolu da su içmekten geçer.

Çay ve maydanoz ağız kokusunu önler
MAYDANOZ:
Ağız kokusundan şikâyetçiyseniz daha az et ve daha az yağ tüketin. Beslenmede meyve ve sebzelere ağırlık verin. Her gün taze mayalanmış yoğurt yiyin. Maydanozun her zerresi şifalıdır. İçindeki klorofilden ötürü ağız kokusuna karşı da son derece etkilidir.

ÇAY KEYFİ:
Siyah çayın içinde ağız kokusuna yol açan bakterileri etkisiz hale getiren önemli bileşikler bulunur. Yemeklerden sonra içerseniz gayet iyi gelir. Bazen de yeşil çay veya nane çayı ile değişiklik yapabilirsiniz.

Cildimizdeki çatlaklar için ne yapalım-YASEMİN AMATO

Çatlaklar, kozmetik dünyasında daima önemini koruyan bir konudur. Tabii yalnız kozmetik dünyasını değil, birçoğumuzu düşündüren, güç durumda bırakan bir sorundur. Bunlar hızlı kilo alıp verme, gebelik, kortizon kullanımı, hormonal nedenlerle oluşabilir. Kadınlarda olduğu gibi erkeklerin de başına gelebilir. Ayrıca hem beyaz hem esmer ciltlerde ortaya çıkabilir.

Gebeliklerde oluşur
Kilo alınca gerilen, alışılmadık ölçüde genişleyen ve sınırları zorlanan deri dokuları çatlayıverir ve beyaz çizgilerle dolar. En kolay etki altında kalan yerler mide, karın, kollar, bacaklar, göğüsler ve kalçalardır. Neredeyse bütün gebeliklerde, en azından karın bölgesinde çatlamalar oluşur. Çatlakları önlemek, tedavi etmekten daha kolaydır. En azından ilk belirtileri görüldüğünde bir şeyler yapmaya çalışırsak, başarı şansımız çok daha yüksek olur. Özellikle gebelik çatlakları, henüz pembe veya mor renkte iken, tedavi edilmeleri mümkündür. Beyazlaştıktan sonra iş işten geçmiş olabilir.

Suya doyurun
Özellikle vücudunuzda yapısal olarak yağ çıkıntıları varsa, kilo aldığınızda en fazla bu kısımlar yağ toplar ve deri içeriden gelen basınca dayanamayıp çatlar. Ona bol bol nem vermek, deriyi içten ve dıştan suya doyurmak, esnekliğini arttırmak gerekir. Kremler ve losyonlar önemlidir. Aloe vera, A ve E vitaminleri, kakao yağı çatlamaya niyeti olan ciltleri korurlar. Onu nemlendirirler, beslerler ve sağlıklı hücrelerin çoğalmasına yardımcı olurlar. Bunları uygulamadan önce hafif bir peeling yaparsanız cilde nüfuz etmelerini kolaylaştırırsınız.

Gerçekçi olmalıyız
Çatlakların tedavisi için ne yazık ki henüz kesin bir çözüm bulunabilmiş değil. Çatlağın rengi, yüzeyin gerginliği, çatlağın kaç senedir var olduğu göz önüne alınarak birçok yöntem denenmektedir. Mikrodermabrazyon, Foto IPL, Fraksel lazer ve karbondioksit tedavileri çatlak tedavisinde etkin olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemler doğumdan kısa bir süre sonra uygulandığında, çatlakları gidermekte veya azaltmakta başarılı olmaktadır. Beyaz tenlerde fraxel lazer gayet iyi sonuçlar veriyor. Esmerlerde TCA peeling ve karboksi terapi daha etkili oluyor. Öte yandan kozmetik boyama, lazer cerrahi gibi farklı uygulamalar da yapılmaktadır. Kremlere gelince... Bunların en iddialısı, içinde peptid hormonu olanlardır. Buna rağmen, esas olarak çatlakların yeni başladığı dönemlerde yardımcı olmaktadır.

Bazı durumlarda liposuction ile veya doğrudan cerrahi kesi ile sorunlu bölgeler azaltılabilmektedir. Özetle... Siz fazla kilo alıp vermekten kaçının ve çatlaklarla karşılaşırsanız gecikmeden bir dermatoloğa başvurun.

Dr. Yasemin Fatih Amato

CİLT BAKIMI NEDEN GEREKLİ-YASEMİN AMATO

Cilt bakımına neden gideriz?

Bazıları düzenli olarak cilt bakımı yaptırır, bazıları ise buna gerek duymaz veya cilt bakımının ne işe yaradığı konusunda kesin bir fikirleri yoktur. Cildi gençleştirmenin ötesinde, cilt bakımı çok temel bir konudur. Akneler, kırışıklar, lekeler veya cilt kalınlaşması gibi farklı nedenlerle yapılabilir.

Cildimiz 28 günde bir yenilendiğine göre üzerinde daima en azından ölü deriler birikir. Bunların arındırılması şarttır. Haftada 2 kez ev tipi peeling veya bir kez hafif hamam kesesi yaparak cildi arındırabiliriz. Özellikle çukur sivilce izlerinde daha fazla kir birikir. Günlük temizleme jeli ve tonik temizliği bu tip ciltler için yeterli değildir. Daha önce birçok defa yazdığım gibi, cildimiz sebum adı verilen bir yağ üretir. Bu yağ salgısı yavaşça cildin üst tabakasına doğru ilerleyerek, cildimizi nemlendiren etkenlerden birini oluşturur. Genellikle makyaj artıkları, çevre kirliliği ve ölü deriler gözenekleri tıkama eğilimi gösterirler.

SİYAH NOKTALAR!

Bu durumda sebum dışarı çıkamaz ve diğer kirlerle birleşerek katılaşır. Hava ile temas edince oksitlenip siyah noktaları oluşturur. Bu siyah noktalar iltihaplanınca sivilcelere dönüşür. Siyah noktaları kendiniz sıkmaya kalkışırsanız, çukurlar yaşam boyu sizinle kalabilir. Bu durumda, profesyonel cilt bakımı vazgeçilmezdir. Klinikte, steril bir ortamda, usta eller tarafından siyah noktalar temizlenir, dezenfekte edilir, cildi yatıştıran maskeler yapılır.

CİLT BAKIMINA GİDİN

* Her gün az veya çok makyaj yapanlar, ciltlerini ne kadar iyi temizlediklerini zannetseler de, ayda bir kere derin temizlik yaptırmaları yararlıdır.
* Bundan başka sigara içenler, uyumakta zorluk çekenler, gün boyunca gerginlik yaşayanlar cilt bakımına daha fazla ihtiyaç duyarlar. Çünkü uykusuzluk ve stres cildin yağ dengesini olumsuz yönde etkiler.
* Bu dengeyi bozan başka etkenler de vardır. Örneğin lityum ve kortizon tedavileri, bazı doğum kontrol ilaçları, adet dönemi sıkıntıları gibi...

OLGUN CİLTLERE OKSİJEN!

Yaşlı ciltlerde yağ dokusu ve hücre içi su miktarı azalır. Yani cilt kurur. Aynı zamanda da incelir. Bu nedenle peeling'e karşı ihtiyatlı olunması gerekir. Ancak derin temizlik yine de gereklidir. Biz olgun ve kuru ciltlere oksiterapi tavsiye ediyoruz. Bu tedavi, hem ölü cilt tabakalarını temizler hem de dokuya derinlemesine nüfuz eden oksijen ve nem sağlar. Böylece ciltte hücre yenilenmesi canlanır.

Vücut ritmi ve cilt bakımı-YASEMİN AMATO

Bizi sabahları uyandıran o içsel saati gayet iyi Vücut ritmi ve cilt bakımı tanırız. Bu, yaşamın en temel taşlarından biridir.

Akşamları mışıl mışıl uyutan, bizi her gün yeniden uyandıran, ne zaman kalkmaya alışmışsak, daima aynı saatte harekete geçen sessiz ama güçlü bir uyarı alırız. Sanki birisi içimizde bir düğme çevirir ve artık yatakta duramayız. İşte tüm bu vücut ritmimizi ayarlayan iç saatimizin sesidir. Ve cildimizi de fazlasıyla etkiler. Bir gün doğumundan diğer gün doğumuna kadar 24 saatlik bir süreç içinde olup bitenler doğa bilimleri ile uğraşanların en önemli şifrelerinden biridir.

Günün farklı saatlerinde vücut ısısı bile değişir. Cildimiz de bu düzenin içinde yer alır. O da tüm vücut işlevleri gibi 24 saatlik periyotlarla tamamlanan bir biyolojik döngü içinde yaşar. Ve cildin kendisini yenilemesi özellikle geceleri uyku sırasında doruğa ulaşır. Cildin kendini büyük ölçüde geceleri ve uykuda yenilediğini bilmek, çok daha etkili bir cilt bakımı için önemli bir ipucu niteliğindedir.

* Cilt metabolizması geceleri yükselir.
* Buna bağlı olarak geceleri cildin su kaybı da artar. Bu gerçekler gece kremlerinin nasıl olması gerektiğini belirler. Demek ki akşamları yatmadan önce süreceğimiz kremler; yararlı besinlerle dolu olmalı, cilde kolayca nüfuz edebilmeli, bir yandan da su kaybını önlemelidir. Gece kremleri; kuru ciltler için yüzde 80, yağlı ciltler için yüzde 45 oranında yağ içerir. Bileşimlerinde mineral yağlar, bitkisel yağlar veya vazelin kullanılır. Gece kremlerine çeşitli vitaminler veya östrojen ilave edilir.
* Yeşil çay, soya özü, E vitamini ve C vitamini kremleri cildimizi çok güzel besler.
* Kolajen kremleri ve dolgularda kullandığımız Hyaluronik asit içeren ürünler alt derideki gerçek kolajen dokuyu etkilemez ama cildin su kaybını önleyen etkili bir tabaka meydana getirir.
* Yeni silikon teknolojisiyle yapılan kremler nemi çok iyi korur.
* Gliserin gibi nem tutucu maddeler cildin içine su aktarımı yapar. Cildimizin tüm bunlardan en iyi şekilde yararlanması için öncelikle yumuşak bir temizlik yapmalı ve düzenli olarak cilt yüzeyindeki ölü derileri temizleyen peeling bakımı uygulamalıyız. Hayatımızın yaklaşık olarak üçte biri uykuda geçer. Kendini yenilemek için vücudumuz elinden geleni yapar. Biz de ona yardım edersek, bu doğal ritme aktif olarak katılmış ve doğayla uyum içinde ondan yararlanmış oluruz...

GEBELİĞE BAĞLI DEĞİŞİMLER-YASEMİN AMATO

Hamilelik döneminde birçok kadın hem gereğinden fazla kilo alır, hem de ciltleri bozulur. Vücut formunun bozulması, cilt lekeleri, dolaşım bozuklukları, kılcal damar çatlamaları, varisler, karın ve göğüslerdeki çatlaklar gibi sorunlarla karşılaşır. Gebelik sırasında cilt daha fazla yağ üretir, ter bezleri ise daha yavaş çalışır.

Bu sorunların tümü üç nedenden kaynaklanır:
1. Östrojen hormonunun yükselmesi
2. Kilolarla artan vücut ağırlığı ve hareketsizlik
3. Güneş etkileri Hamilelik bilinçli bir şekilde yaşanacak olursa, bunların çoğu önlenebilir. Bir kısmı zaten doğumdan sonra geçer. Gebelik boyunca beslenme ve harekete özen gösterilmesi çok önemlidir. Böylece hem bebek daha sağlıklı olur, hem anne doğumdan sonra kolayca formuna kavuşur, hem de çatlaklar ve ödemler büyük ölçüde önlenir. Düzenli egzersiz yapın. Hareket varisleri, ayak bileklerinde ve ayaklarda su birikmesini (ödem) önler, karın kaslarını kuvvetlendirir, doğumu kolaylaştırır. Çatlaklara gelince... Karın ve göğüslerin hacmi genişlediği için deri gerilerek çatlar. Bu çatlaklar yeni oluştuğunda tedavi edilmeleri mümkündür. Özellikle mikrodermabrazyon uygulaması, hamilelik çatlaklarında çok etkilidir.

KİLO VARİSE YOL AÇAR
Hamileliğin ileri aylarında, vücut ağırlığı bacak damarları üzerindeki basıncı artırır. Bunun sonucunda hamile kadınların bazılarında varisler meydana gelir. Bu nedenle ne kadar az kilo alınırsa, o kadar iyidir. Varisler en çok baldırlarda, üst bacak bölgesinde, vajina ve anüste görülür. Doğumdan sonra kilo verilince, nispi bir düzelme olur. Neyse ki, varisleri gidermek için gayet etkili tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Hamileliğin özellikle son aylarında az veya çok herkeste ödem görülür. Önlem olarak gebelik boyunca tuzu azaltın. Gebelik süresince ödem söktüren ilaçlar kullanmayın. Bu tür ilaçlar vücut sıvısının atılmasına yol açar ve bebek için tehlike yaratır. Ayaklarınız şişiyorsa, her fırsatta biraz yükseğe kaldırıp uzatın. Uyurken, altına yastık koyun. Gebelikteki ödemler, doğumdan sonra kaybolur.

LEKELERİN ÇOĞU GEÇİCİDİR
Gebelik sırasında ciltte çeşitli lekeler oluşabilir. Bunların çoğu östrojen seviyesinin yükselmesine bağlıdır. Bu lekeler doğumdan sonraki ilk yıl içinde kaybolur. Ancak güneş bu lekeleri pekiştirir. Bu nedenle hamilelik boyunca cildin güneşten korunması gerekir. Gördüğünüz gibi; doğru beslenip, doktorunuzun tavsiye ettiği egzersizleri yaparsanız ve fazla kilo almazsanız, güneşten de korunursanız gebelikten korkmanıza gerek yok. Hormonal değişikliklerin yol açtığı tüm sorunlar ve lekeler, doğumdan sonra geçer. Bebeğinizi emzirirken, karın kaslarınız toparlanır. Kalıcı lekeler sadece güneşten kaynaklanır. Vücudun deformasyonu ise fazla kiloların ve hareketsizliğin eserleridir. Doğurmak, yeniden doğmak gibidir.

K Vitamini şimdi de estetiğin hizmetinde

Kırışmanın şifresini bozacak bir şeyler olmalı, daha kolay, daha ucuz, daha kalıcı ve daha erişilebilir bir iksir bulunmalı. Gözlerin kenarında yelpaze misali katlanan o çizgiler, ağız çevresinde derinleşen oluklarla baş etmenin köklü bir çaresi olmalı. Tüm kozmetik dünyasının düşü bu!

Bilimsel müjdeler
Cildin aşırı kırışmasına yol açan bir hastalık var; adı (PXE). Hollanda'da bu hastalığa karşı bazı araştırmalar yapıldı. Sonuçlar dermatoloji dünyasında yeni umutlara yol açtı. Çünkü K Vitamininin bu hastalığın sonucu olan kırışıklıklardan korunmada ve tedavisinde kilit bir rol oynadığı anlaşıldı. Uzmanlar cildin esnekliği ve gerginliği ile K Vitamini arasında önemli bir ilişki olduğu sonucuna vardılar. Şimdi büyük bir heyecanla K Vitamini'nin kırışık önleyici etkileri, oluşmuş kırışıklıklarda nasıl kullanılabileceği gibi konularda, araştırma ve deney devam ediyorlar. Biz de sonuçları bekliyoruz... K Vitamini kanın pıhtılaşmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Eksikliğinde kanamaya eğilim artar, pıhtılaşma süresi uzar. Bu nedenle K Vitaminini kozmetik dünyasında kılcal damar çatlamaları, varisler ve gözaltı morlukları tedavisinde kullanıyorduk. Çünkü ciltteki temel fonksiyonunu kan pıhtılaşmasını sağlaması olarak dikkate alıyorduk. Etkili de oluyordu. Kırışıkları önlemesi, geçirmesi ise yepyeni bir konu!

Morarmaya karşı...
* Kılcal damarlar üzerindeki etkisi nedeniyle K Vitamini gözaltı morluklarını geçirir, en azından hafifletir.
* Bazı ciltler en küçük bir çarpmada morarırlar. Bu derdin dermanı da K Vitaminidir.
* Varis tedavilerinde haricen kullanılır. Cildin gözeneklerinden derinin alt katmanlarına doğru iner ve hasar görmüş olan kan damarlarını onarır, sızıntıların kapanmasını sağlar, dokunun kendi kendini onarmasına yardımcı olur.

Yeşil çay yine başrolde
K Vitamini; lahana, camembert peyniri, karnabahar, çedar peyniri, yeşil çay, yulaf, soya fasulyesi, ıspanak, karaciğer, tereyağı, marul ve şalgamda yeteri kadar bulunur. Bağırsaklardaki bakteriler de K vitamini üretirler. Bunların arasında yeşil çay (100 gr.'da 700 mikrogram) tüm K Vitamini kaynakları içinde önde gelirken, siyah çaydaki miktarı sıfır seviyesindedir. Şimdi gözaltı morluklarında neden yeşil çay kompresleri önerdiğimiz daha iyi anlaşılıyor sanırım. Bu listeye bakarak lahana, tereyağı, karnabahar maskeleri de önerebiliriz.

Kırışıklık önleyen diyet
* Yoğurt, kefir, asitlenmiş süt; bağırsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini kolaylaştırır.
* Gıda hassasiyeti ve antibiyotikler ile bağırsakta emiliminin bozulması, K Vitamini üretimini engeller.
* Fazla E Vitamini, K Vitamini emilimini bozar. C vitamini, E vitamini, peptidler derken, şimdi de sıra K Vitaminine geldi. Acaba K vitaminin daha etkin, daha iyi emilebilen bir kullanımı ile kırışıkları önlemek, en azından geciktirmek ve hafifletmek mümkün olacak mı? Şimdi merakla bu sorunun cevabını bekliyoruz...

YUMURTA AKI MUCİZESİ-YASEMİN AMATO

Yumurta beyazının çoğunluğunu oluşturan ovalbumin, tam bir protein kaynağıdır. Ovamin ise virüslere ket vurur. Yumurta beyazı ile natürel cilt bakımı yapabilirsiniz...

Yumurta beyazı ile natürel cilt bakımıCilt bakımında en sevdiğim konulardan birisi doğal natürel ürünler kullanarak bir bakım programı yaratmaktır. Kendimi eski şamanların öğrencisi gibi hissederim her zaman. Tabi bunun için hangi bitkinin ne amaçlı kullanılabileceğini, hangi besinin yendiği gibi topkal olarak uygulandığında nasıl bir etki yaratacağını çok iyi tecrübe etmiş olmak gerekir. Örneğin buzdolabında yumurta beyazı olmayanımız yoktur, fakat yumurta beyazının nelere iyi geldiğini ve hangi sebeplerden dolayı cildimizi yenileyebileceğini biliyor muyuz? Gelin bu hafta yumurta beyazını mercek altına koyup inceleyelim…

Cilt temizleyici bir maske

Yumurta beyazı, bazen albumin olarak da isimlendirilir, teknik olarak yumurtanın sitoplâzmasıdır. Yumurta beyazının çoğunluğunu oluşturan ovalbumin, tam bir protein kaynağıdır, ovomisin ise virüslere ket vurur. Yumurta beyazının cilt temizleyici olmasının sebebi, lisozim adı verdiğimiz mikrop öldürücü bir enzim yönünden zengin olmasıdır. Bu enzimin ana görevi bakteriyel hücre duvarlarını temizlemesidir. Birçok besine doğal koruyucu madde olarak eklenen lisozom enziminin aynı zamanda yumurta beyazı maskesi şeklinde kullanıldığında, siyah ve beyaz noktaları temizleyebileceği düşünülmektedir.

Cilt sıkılaştırma etkisi

Uzun süre olmasa da yumurta beyazının face lift etkisi zaten çoğumuz tarafından bilinen bir uygulama sanırım. Akneleri temizleyebileceğini düşündüğüm halde, bu konuda yumurta beyazı üzerine daha çok klinik deney yapılması gerektiğine inanıyorum. Yumurta beyazının protein (kollajen) bakımından zengin olması ve tam bir amino asit zinciri içermesi, karıştırdığınız zaman su içeriğinde buharlaşma meydana getirir.. Cildinize sürdüğünüzde, nem oranı düştüğünden geriye kalan madde bir streç film gibi gerilir ve gözeneklerde geçici bir sıkılaşma meydana getirir. Aklınızda bulunsun.

İtfaiyeci yanık tedavisi

Yumurta akı kullanılarak yanıklar basit ve etkin biçimde tedavi edilebilir mi dersiniz? Bu yöntem itfaiyecilerin eğitimi sırasında ders olarak veriliyor:
Bir yanık meydana geldiğinde, kapsadığı alan ne olursa olsun ilk yardım, etkilenen alanı sıcaklık azalıncaya ve deri tabakalarını yakmayı bırakıncaya kadar soğuk suyun altına tutmak ve sonrasında bu bölgeye yumurta akı uygulamaktan oluşmaktadır.

İtfaiyecilerimizden birisi, elinin büyük bir kısmı kaynar su ile yandığında, duyduğu büyük acıya rağmen elini soğuk su musluğunun altına tutmuş ve sonrasında 2 yumurta kırmış, aklarını ayırmış ve çırpmış ve elini içine daldırmıştır. Eli o denli yanmış durumdadır ki yumurta akı uygulanır uygulanmaz derisi kurumuş ve yumurta akı bir film tabakası oluşturmuştur.

Daha sonra bu kişi yumurta akının doğal bir kollajen (bir tür albüminoid) olduğunu öğrenmiş ve en az bir saat boyunca eline tabaka üzerine tabaka gelecek şekilde yumurta akı uygulamıştır. Öğleden sonra hiçbir acı duymaz olmuştur. Ertesi sabah yanık bölgesinde nerdeyse belirsiz bir kırmızımsı leke kalmıştır. Elinde sürekli ve feci görünüşlü bir yara izi kalacağını düşünürken 10 gün sonra geride hiçbir yanık izi kalmamış ve hatta deri eski normal rengine yeniden kavuşmuştur! Yanan bölge yumurta akında mevcut ve aslında vitamin dolu bir plasenta (etene) olan kollajen sayesinde tamamen yenilenmiştir.


Peeling etkili bir maske:

Yumurta akını iyice çırptıktan sonra içine bir kaşık yulaf ezmesi ve çok az bal koyun ve karıştırıp bekletmeden yüzünüze- boynunuza iyice yedirin. 10 dakika kurumasını bekleyip durulayın.

Sıkılaştırıcı bir maske:

Bir yumurta akını ayırın, aynı miktarda alkol ile karıştırıp maske yapın.

Yağlı ciltler için yararlı bir maske:

Yumurta akını iyice çırptıktan sonra içine bir çay kaşığı limon suyu koyun ve bekletmeden yüzünüze-boynunuza sürün.

Gözlere lifting etkisi :

Yumurta akını iyice çırptıktan sonra ince bir tabaka göz altlarına sürün. Kurumasını bekledikten sonra ince bir tabaka daha sürün ve durulamadan göz makyajınızı yapın. Göz altlarınızın lifting etkisini hissedeceksiniz.

Nasıl, beğendiniz mi? İnanın tümü de çok etkili. Bu sayfayın değerini deneyince anlayacaksınız…

YAZ DİYETLERİNDE YANLIŞLAR

Yazın pek çok kişi yemek yerine karpuz-peyniri tercih eder. Kimi de zayıflamak için bu ikilinin ideal bir seçim olduğunu düşünür. Oysa sadece karpuz-peynir yenilerek zayıflamaya çalışmak doğru değil

Dilara Koçak : Yaz aylarında bazen canım hiçbir şey yemek istemez, sıcak hava nemle birleştiğinde nefes alamaz gibi olursunuz ya işte o zaman ilk aklıma gelen karpuz-peynir olur. Karpuz yaz meyveleri içinde su oranı en yüksek olandır. Aynı zamanda uygun fiyatlı olması, serinletme özelliği, lif içermesi ve tatlı tadı da birçok kişi için ilk akla gelen seçim olmasını sağlar. Ancak karpuz ve peynir ikilisinden mucize beklemeyin. Çünkü her gün almamız gereken beş temel besin grubunun sadece ikisini temsil eder bu kombinasyon. Yani ekmek grubu, sebze grubu, yağ grubu eksik kalır. Peynir bazen et grubu bazen de süt grubu yerine kullanılabilir. Çünkü hem iyi bir protein hem de iyi bir kalsiyum kaynağıdır.
Peynir seçiminizde dikkat etmeniz gereken hususları şöyle sıralayabiliriz;

- Eğer yüksek tansiyonunuz varsa veya böbrekleriniz sebebiyle tuz kısıtlamanız varsa mutlaka tuzsuz peynir tercih edin veya peyniri bir gece önce ılık suya yatırın ve yemeden önce suyunu değiştirip 1 saat daha bekletin
-Diyet yapıyorsanız veya kolesterolünüz yüksekse, karaciğer yağlanmanız varsa mutlaka az yağlı peynir tercih edin. Normal peyniri suda bekletmek yağını azaltmaz bu konuda yanılgıya düşmeyin. Yağsız sütten kendiniz de peynir mayası ile süt yapmayı deneyebilirsiniz
-Kemik erimesi veya kalsiyuma daha fazla ihtiyacınızın olduğu bir döneminizdeyseniz gebelik dönemi emzirme dönemi gibi kalsiyum oranı yüksek olan sert peynirleri tercih edin.
-Peynir tüketirken iki parmak kalınlığında yaklaşık 30 gramlık ortalama bir dilimin, 1 köfte kadar ete eşdeğer protein ve kalori içerdiğini unutmayın.1 dilim peynir yaklaşık 70 kalori içerir.
Sadece karpuz-peynirle zayıflamak mümkün mü?
Benim önerilerim “ölçülü beslenmek” üzerine kurulu; yani tüm besin gruplarından azar azar yiyerek beslenmeyi tavsiye ediyorum, hiçbir besini yasaklamadan. Sağlıklı yaşamak mümkün. Bu yüzden bütün gün sadece karpuz-peynir yediğinizde, demir, çinko, magnezyum, omega 3, folik asit, tiamin ve daha birçok besin öğesini yetersiz almış olursunuz.
Karpuz su oranı yüksek olduğu için mideyi şişirir, serinletir ve düşük kalorilidir. Tok tutarak kolay bir zayıflama yolu gibi görünür. Ancak aşırı tüketilmesi şeker içeriği sebebiyle doğru değildir. Sağlıklı bir bireyin günlük 3 - 4 porsiyon meyve tüketmesi yeterlidir. Bu meyve seçimini tamamı karpuz olacak ise günlük 4 dilim karpuz yeterlidir. Ancak meyvenin en bol olduğu bu mevsimde sürekli karpuz yemek diğer meyvelere ve kendinize büyük haksızlık olur.
Karpuzu peynirle yemek, tek başına yemekten daha doğru
Karpuz karbonhidrat içeriği sebebiyle aşırı yenildiğinde kan şekerini yükseltir. Oysa yanında protein kaynağı olan peynir tüketmek kan şekerinin hızlı yükselmesine engel olur. Bu da dengeli insülin salınımı için çok önemlidir.

1 dilim karpuz
Kabuksuz 200 gram karpuz ölçülebilir veya orta büyüklükte kayık şeklinde dilimlenmiş bir karpuzun, iki parmak kalınlığındaki bir dilimidir.

Sıcaklarda sağlıklı beslenmek ve zindeliği korumak için
- Sıcak havalarda aşırı yağlı ve şekerli yiyecekler yerine; su, vitamin ve mineral içeriği yüksek meyve, sebze ve tam tahıllara dayalı bir beslenme şekli daha uygundur.
- Balık, zeytinyağlı sebze, meyve, peynir ve salata iyi bir yaz mönüsü seçimidir.
- Sıcakla birlikte terleme oranı arttığı için elektrolit dengesini sağlayacak yoğurt, ayran ve cacık tüketimi de unutulmamalıdır. Aşırı ter vücutta sodyum ve potasyum dengesini bozar, bu özellikle kalp ve tansiyon hastaları için tehlikelidir.
- Kızartmalar, aşırı yağlı gıdalar ya da sakatatlar yerine ızgara, buğulama ve haşlama olarak hazırlanmış, yağı alınmış etler yenilmelidir.
- Omega 3 yağ asitlerini içeren balık haftada iki kez tüketilmelidir.
- Kan şekerinin hızla yükselip, hızla düşmesine sebep olan yağlı, şekerli ve ağır tatlılar yerine dondurma veya sütlü tatlılar tüketilmelidir.

YAZ MEYVELERİNE DİKKAT!
Yaz meyveleri çeşitlilik ve vitamin içeriği açısından çok iyidir, ancak miktarlara dikkat etmek gerekir. 15 üzüm veya 12 kiraz veya 1 dilim karpuz veya 1 incir; 1 prosiyon meyve olarak düşünülmeli. Kadınlar günde 3-4, erkekler 4-5 porsiyon meyveden fazlasını tüketmemelidir.

Çok geç yemek yemeyin
Yaz aylarında da, tıpkı diğer zamanlarda olduğu gibi, uyumadan iki saat önce yemeyi kesmek uygundur. Akşam yemeği ise en geç 20.30’da yenilirse, çok iyi olur. Ancak yaz akşamlarında davetler ve özel geceler daha fazla olur. Bu durumda Saat 21.00’e kadar yemek yemeyi beklerseniz çok acıkır ve açlığınızı kontrol edemezsiniz. Bu du-rumda bulunduğunuz ortama göre, saat 19.00 gibi peynir ve salata veya 10-15 fındık ile kuru kayısı veya ayran ile grisini veya 1 dilim ekmek-peynirden oluşan bir öğün yapabilirsiniz. Saat 21.00’de ise başlangıç yemeği ve salatayı geçip, sadece ana yemeği yiyerek, aşırı kalori alımından kaçınabilirsiniz.